Atatürk

Atatürk
Atatürküm

Ben Mustafa Kemal'im

Ben Mustafa Kemal'im
Ben Mustafa Kemal'im

23 Mart 2011 Çarşamba

Mustafa Kemal Sivas’a Nasıl Geldi?

22 Haziran 1919 günü ünlü Amasya Tamimini yayınladığı zaman, bu Tamim içinde Türk Halkına, Ulusun sorunlarını çözebilmek için kendi seçtiği temsilcilerden oluşan bir Kongre toplamak mecburiyetinde olduklarını ve seçilen temsilcilerin mümkün olduğu kadar en erken bir zamanda (en emin yerlerden biri olan) Sivas’a gönderilmesini istemişti. Bu arada Mustafa Kemal, aynı amaçla ( yani Doğu illerinin Ermenilere verilmesini önlemek amacıyla) Erzurum’da yapılacak bir toplantıya katılacağını ve oradan Sivas’a döneceğini belirtmişti.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Erzurum’dan Sivas’a nasıl geldiği konusu Milli Mücadele Döneminin pek az bilinen ancak en heyecanlı olaylarından biridir. Bu olayın hikâyesi Milli Mücadelemizin hangi ruh ve hangi inançla başlatıldığını gösteren en canlı örneklerden biridir.
Hatırlanacağı gibi Mustafa kemal Paşa Erzurum’da iken 8/9 Temmuz gecesi Halife- Sultan Vahdettin’in emri ile Ordu Müfettişliği görevinden alınmıştı. Bunun üzerine o, görevden alınması bir yana askerlik görevinden de istifa ettiğini bildirmiş, istifası Sultan tarafından kabul edilince de artık rütbesiz, mevkisiz ve hatta parasız pulsuz bir vatandaş statüsüne geçmişti. 23Temmuz günü başlayan Erzurum Kongresine bölge temsilcilerinin ısrarıyla katılınca Kongre üyeleri kendisini Temsil heyeti Başkanlığına getirmiş ve sivil Mustafa kemalin hayatında yeni bir safha başlamıştı. O andan itibaren Mustafa Kemal Doğu İllerini temsil eden bir Halk hareketinin lideri olmuştu. 7 Ağustos tarihinde sona eren Erzurum Kongresi sonrasında yayınlanan bildiride belirtildiği gibi, kurtuluş için bölge halkının bazı esaslar kabul etmesini sağlamıştı ama bunun bütün ülke için geçerli olması gerekliydi. Bunu gerçekleştirmek ancak Sivas’ta yapılacak Kongrede mümkün olabilecekti. Bu nedenle bir an evvel Sivas’a gitmek ve Kongre için yurdun her tarafından seçilen, bir kısmı Sivas’a gelmiş olan temsilcilerin toplanmasının sağlanması gerekiyordu.
Sivas Valisi kongrenin Sivas’ta toplanmasını hiç istemiyor, işgal güçlerinin kongreyi basabileceğini öne sürüp katılanları caydırmaya çalışıyordu. Hükümet de bir kısım tedbirler alarak Kongrenin yapılmasını önleme gayretleri içinde, Mustafa kemal ve arkadaşlarını Sivas yolu üzerinde asi Kürt çeteleriyle vurmak, yok etmek için tedbir üzerine tedbir alıyorlar hükümet adamları tıpkı Arapların Lawrwnce’i gibi Kürtleri ayaklandırmakla görevli ve bölgede etkin faaliyetlerde bulunan Binbaşı Novel ile birlikte çalışıyorlardı. Bundan da önemlisi yokluk, maddi sıkıntılar Mustafa Kemali çok fazla rahatsız ediyordu. Bu sorun yine emekli bir askerin fedakarane davranışı ile çözüldü. Olayı Cevat Dursunoğlu şöyle açıklamaktadır:
“O gün Mustafa Kemal Paşa’nın yanından gelen Kazım (Dirik), arkadaşlara Paşa’nın yola çıkmasını sağlamak için bizim para temin etmek vazifemiz olduğunu hatırlattı. Hiç birimizde de para yoktu. Hepimiz kutilayemut (ölmeyecek kadar) yaşayabiliyorduk. Paşa’ya hiç olmazsa bin lira kadar bir para temin etmeliydik. İlk tedbir olarak çoluk çocuğumuzun ziynet eşyasına başvurmayı hatırladık… Heyeti faale azasından emekli binbaşı Süleyman Bey hızır gibi imdadımıza yetişti. Süleyman Bey “Çocuklar benim tasarruf edilmiş dokuz yüz liram var. Altmışını geçmiş bir adamım. Allahın rızasından, milletin selametinden başka hiç bir dileğim yok. Bu parayı size veririm. Fakat bu parayı verdiğimizi ne Paşa ne de başkası bilmeyecek. İleride Müdafaaai Hukuk’un parası olursa verirsiniz., olmazsa helal olsun” dedi. Hepimizin gözleri yaşarmıştı. Yüz lira da aramızda toplayarak bin lira yaptık ve Kazım Bey vasıtasıyla Paşa’ya ulaştırdık.” (1)
Gizli kapaklı işlerden hoşlanmayan Mustafa Kemal, bu dönemde İstanbul’da kurulan gizli “Karakol Cemiyeti” ile ilişkileri de aydınlığa çıkarmış, cemiyetin komutanlara ve memurlara gönderdiği “Genel Kuruluş Tüzüğü ve Genel Görev Yönetmeliği” hükümlerinin uygulanmamasını ve bu işin kaynağını araştırdığını komutanlara bildirmiştir.(2) Mustafa Kemal Paşa’nın bu konudaki görüşleri şöyledir:
“Kesinlikle böyle bir davranış doğru değildir. Herkesi asmakla korkutarak, bilinmeyen bir merkezin, bilinmeyen bir başkomutanın, bilinmeyen birtakım komutanların emirlerine uymaya zorlamak çok tehlikeli idi. Gerçekten, orduda görevli herkeste hemen bir korku ve birbirlerine karşı güvensizlik başladı. Örneğin, herhangi bir kolordu komutanının: “Benim komutam altındaki kolordunun acaba saklı ve gizli komutanı kimdir? Bu gizli komutan acaba ne zaman ve nasıl komutanlığı ele alacak ve acaba bana karşı nasıl davranacak? Gibi haklı birtakım kuruntulara kapılması beklenilmez değildi.” (3)
Öyle anlaşılıyor ki eski ittihatçı Kara Vasıf, 1908 öncesi ittihatçıların uyguladığı stratejiyi benimsiyor ve gizlilikten medet umuyordu. Örtülü, sır içindeki faaliyetlerle insanları yıldırarak, terörle bir şeyler yapmak arzusunda iken, Mustafa Kemal ve askerler davalarında haklı olduklarının bilinci ve inancı ile her şeyi Türk ve dünya kamuoyu önünde açıkça yapmayı tercih ediyorlardı. Bunun için kongre kararlarının her fırsattan istifade ile yurtiçine, yurt dışına yayınlama çareleri aranıyor, yabancı ülke mensupları ile serbestçe görüşülüyor, fikir alışverişinde bulunuluyordu.(4)
Yola çıkmak için gerekli araçları bölgedeki Amerikan lisesinden temin ettiler. Zannederiz ki Erzurum’daki yabancılar ve Ermenistan sevdalıları Mustafa kemal belasından kurtulmak için onun Erzurum’dan ayrılmasını gönülden arzu ediyorlardı. Bu arabaların lastik sıkıntısı da mevcut tekerlerin bez ve kâğıt takviyesi ile Alaturka işi pratik bir çözümle halledildi. Artık harekete hazırdılar.

Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Erzurum’dan Sivas’a gelişleri, özellikle Erzincan’dan sonrası yine cesur bir karar ve özveriyi gerektirmiştir. Olayı Mustafa Kemal’in anılarından izleyelim.

“…Erzincan’dan batıya doğru yola çıktığımız günün sabahı, Erzincan Boğazı girişine gelir gelmez, bir takım Jandarma erlerinin ve subaylarının coşkulu ve korkulu bir davranışla otomobillilerimizi durdurduklarını gördük. Durumu açıkladılar (Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlar. Tehlike var geçilemez (5)… Peki iyi ama, bu haydutların kuvveti nedir? Neresini, nasıl tutmuş? Ne kadar kuvvet gelecek? Ne zaman gelecek? (tipik bir kısa durum muhakemesi soruları) Bu bilmeceler çözülünceye değin, geriye Erzincan’a dönmek ve kim bilir kaç gün beklemek gerek. Bizim ise işimiz pek ivediydi. Ben Erzurum ile Sivas arasındaki yolu belli bir süre içinde aşıp, belli günde Sivas’ta bulunamazsam şurada burada, şundan ya da bundan ötürü korktuğum ve beklediğim Sivas’ta ve her yerde duyulursa bozgun başlayabilir işler altüst olabilirdi. Öyleyse karar? Tehlikeyi göze alıp yola koyulmak. Başka türlü de yapamazdık. Yalnız küçük bir düzenleme yapmayı uygun buldum. Ellerinde hafif makineli tüfekler bulunan özverili arkadaşlarımızdan birkaçını (Osman Bey(6) bunların başında idi) bir otomobil ile kendi otomobilimizin önüne geçirdik. Sağdan soldan gelecek, uzaktan açılmış ateşlere önem verilmeyerek otomobiller hızla karayolu üzerinde ileri yürümeye devam edecekler. Vurulan ölen olursa onlarla ilgilenilmeyecek… Tam karayolu üzerinde ve yakınında, yolu kapayan haydutlarla karşılaşılırsa hepimiz otomobillerden atlayacağız ve bunlara saldırarak yolu açacağız ve (sağ) kalanlar gene, kullanabilecekleri durumda olan otomobillerle ve hızla ilerleyerek yola devam edecekler… İşte verilen emir de buydu… Kısacası yürüdük, boğazı geçtik ve 2 Eylül 1919 günü Sivas’a vardık.” (7)
Bu yürekli insanlar yolculuklarını böyle mütevazı birkaç cümle ile özetliyorlar ama onların Sivas Kongresini yapabilmek için canlarını dahi feda etmekten çekinmedikleri gerçeği asla unutulmamalıdır. Bu olay kanaatimizce Milli Mücadele Döneminin dönüm noktalarından ve en saygın olaylarından biridir.

Mustafa kemal birlikte geldiği en yakın arkadaşlarının da içinde bulunduğu siyasi engellere rağmen Kongre Başkanı seçilir ve Erzurum Kongresinde alınan bütün kararlar ülkenin tümü için kabul edilir. Müdafaai Hukuk Cemiyetlerinin hepsi “Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti” adı altında bütünleşir. Bu toplantıda tartışılan en önemli konulardan biri; şüphesiz ki Manda meselesi olmuştur. İstanbul’dan gelenler, eski ittihatçılar Amerikan mandasının kabul ettirilmesi için büyük mücadele verirler,(8) ancak Mustafa kemalin dayatması ile başarısız olurlar.

Dr. M. Galip Baysan

DİPNOTLAR:

(1) Cevat Dursunoğlu: Milli Mücadelede Erzurum, s.137-138( Ankara-1946); Alptekin . Müderrisoğlu: Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları, s.158(İstanbul–1981)

(2) Söylev-I, s.53, Karakol Cemiyeti için Bknz. Samih Nafiz Tansu, İki Devrin Perde Arkası, s.223–353( İstanbul–1981), Fethi Tevetoğlu: Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşklar s.3-50( TTK Ankara-1988)

(3) Söylev-I, s.53

(4) Bknz. Albay Rawlinson, Utkan Kocatürk: Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü s.94–95(Ankara–1991), Mr. Brown (Gazeteci) Söylev-I, s.65, General Harbord için Mazhar Müfit Kansu: Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber-II, s.345–346(TTK Ankara–1988)

(5) M. Kemal Öke: İngiliz Ajanı Binbaşı E.W.C. Noel’in Kürdistan Misyonu 1919, s.89(İstanbul-1989), Celal Erikan, Komutan Atatürk, s.491( Ankara-1989)

(6) Osman Bey, Piyade yüzbaşısıdır. Sivas Kongresinden sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından Güneydoğu’nun savunmasının düzenlemesiyle görevlendirilecek ve “Tufan” takma adı ile büyük ün kazanacaktır. Bknz. Ergün Aybars: Türkiye Cumhuriyeti Tarihi–1, s.253 ( İzmir–1984)

87) Söylev-I, s.60-61

(8) Bknz. Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s.47–71(Türk Tarih Kurumu Yayınları, İkinci Baskı, Ankara–1988); Ceyhun Atıf Kansu, Atatürkçü Olmak, s.17-23 (Varlık Yayınları, İstanbul-1980); Doğu Ergil, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, a.150-158.( Ankara-1981)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri