Atatürk

Atatürk
Atatürküm

Ben Mustafa Kemal'im

Ben Mustafa Kemal'im
Ben Mustafa Kemal'im

14 Kasım 2011 Pazartesi

Hayır kardeşim, Atatürk’ü eleştiremezsin - Can Ataklı

 Sevgili okurlar; Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk’ün ölüm yıldönümü 10 Kasım nedeniyle Türkiye sevgisizi bir güruhun “eleştiri” adı altındaki saldırılarını izlemeye maruz bırakıldık. Elbette ilk kez olmuyor ama işin tadının kaçtığını söylemeliyim. Buna tahammül etmek artık çok güçleşiyor.

Tarihi kişilikler

Çok açık ve net söylüyorum. Atatürk eleştirilemez. Sadece Atatürk mü? Fatih de, Kanuni de, Abdülhamit de eleştirilemez. Hazreti Muhammed de, Hazreti İsa da, Galile de, Abraham Lincoln de, Churchill de eleştirilemez. Çünkü bunlar tarihi kişiliklerdir, eleştirilmezler ama yaptıklarının sonuçları irdelenebilir.

Yaşayan eleştirilir

Eleştiri, henüz yaşayanlara, icraatı olanlara yöneliktir. Çünkü eleştiri devam etmekte olan hayatın bir parçasıdır ve hatayı düzeltmeye yöneliktir. Yaptıklarıyla toplumda iz bırakmış olanları eleştiremezsiniz çünkü o eleştirilerin bir sonucu olmaz. O zaman yapılan eleştiri değil karalamadır, aşağılamadır, sevgisizliktir.

İnsan Atatürk

Türkiye sevgisizi güruhun en kolay sarıldığı kavramlardan biri “Atatürk de insandı” söylemi. Bu kavrama dikkat ediniz. Eğer biri söze “Atatürk de insandı” diye başlıyorsa biliniz ki ona hakaret edecektir, aşağılamaya kalkacaktır. “Atatürk de insandı” sözü bu çirkin zihniyetin bir sembolü olmuştur. Bunu biliniz.

Sonuçlar önemlidir

Tarihe mal olmuş, ülkelerinin kaderlerini tayin etmiş kişiler yaptıklarının sonuçlarıyla değerlendirilir. Batmış bir imparatorluğun küllerinden yepyeni bir Cumhuriyet yaratan kişinin sigara ve içki içiyor olmasının hiçbir önemi yoktur. “İnsan Atatürk” yaratmaya ve bunun üzerinden tartışmaya kalkışmak ahmaklıktır.

Tarih neyi yazar?

Tarih insanlık için önemli işler yapan, çağ değiştiren, devrim gerçekleştiren insanların “özelini” irdelemez, yaptıklarının sonuçlarına bakar. Fatih “evlat katline icazetle” değil İstanbul’u fethetmesi ve İslam’ı Batı sınırlarına dayamasıyla anılır. Churchill’in cinsel tercihi değildir önemli olan 2. Dünya Savaşı’ndaki stratejisidir.

Atatürk’ün yaptıkları


Atatürk 600 yıl “kul” olarak yaşamış bir toplumu “vatandaş” a dönüştürmüştür. Kurtuluş Savaşı’nı seçilmiş üyelerden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararıyla yapmıştır. Cumhuriyet’i kurmuş, Osmanlı döneminde denenen ama filizlenemeyen demokrasiyi canlandırmak için varını yoğunu ortaya koymuştur.

Büyük aldatmaca

İktidarın yarattığı iklim sayesinde palazlanan ve iktidardan nemalanmak için Türkiye aleyhine olabilecek her şeyin üzerine atlayan bir güruh, sözde demokrasi adına “her şey konuşulmalı” veya “tarihimizle yüzleşmeliyiz” aldatmacasıyla halkın kafasını karıştırmaya çalışıyor. Bunu da “eleştiri” diye adlandırıyor utanmadan.

Neyin eleştirisi

Bu güruh “Demokratik bir ortamda eleştiriden korkmamalıyız” diyor. Kulağa doğru gibi gelen ve karşı çıkılması zor bir söylem bu. Peki, eleştiri adı altında söylenen nedir? “Atatürk demokrat değildi. Bir diktatördü. Cumhuriyet’i halka sormadan kurdu. Dini yok saydı. Üst yapı devrimleri yaptı.” Sadece saçmalık.

Geldiğimiz nokta

Atatürk’ü eleştiri adı altında karalamaya çalışanlar bunları söyleme hakkını bile Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve demokrasi sayesinde bulduklarını unutuyorlar. Eğer Atatürk diktatör olsaydı, demokrasiye inanmasaydı Türkiye bugünkü demokratik hukuk devleti aşamasına gelebilir miydi? Gelemezdi tabii.

Cumhuriyet’i kurmak

Sözde eleştiriler konusunda kafama takılan bir nokta var. Bu güruh diyor ki “Atatürk Cumhuriyeti kurarken halka mı sordu?” Buna “Yok bir de sorsaydı bari” demeyeceğim ama “siz ne yapmasını tercih ederdiniz” diye sormak isterim. “Atatürk Cumhuriyet yerine saltanatı mı sürdürseydi” demek istiyorsunuz?

Sakın prim vermeyin

Son günlerde Atatürk’ü karalamak için ortalığa salınan kimilerinin eleştiri adı altındaki bu saldırılarına Cumhuriyet’e sahip çıkan, devrimleri savunan, Atatürk’ü devrimciliği, ilericiliği nedeniyle seven herkesin asla prim vermemesi ve tuzağa düşmemesi gerekir. Bırakın onlar kendi hezeyanları ile baş başa kalsın.

Acımız çok büyük

Sevgili okurlar; Van depreminde yaşadığımız büyük acıya, iki gazeteci arkadaşımızın şehit olmaları da eklenince acımız daha da katmerlendi. Sadece halkın gerçekleri öğrenebilmesi için doğa koşullarına bile karşı çıkarak fedakârca çalışan iki arkadaşımızın yerlerinin cennet olduğuna inanıyorum.

Ders çıkarmalıyız

Bu yaşadığımız büyük trajediden medya olarak da ders çıkarmak zorundayız. En azından daha büyük yayın organları bu tür felaketlerde, yerel olanaklardan yararlanma yerine kendi olanaklarını seferber etmelidirler. Her medya kuruluşu kendi çalışanının can güvenliğinden de sorumludur, bunun bilincinde olmalıdır.

Otel yerine karavan

Örneğin bu tür doğal afetlerde medya kuruluşları bölgelere gönderdikleri muhabir ve yazarların donanımlı bir karavanda çalışmasını ve konaklamasını sağlayabilir. Günümüzde bu tür olanakları kullanmak hiç de zor değil. İki arkadaşımız için artık çok geç ama hiç olmazsa bundan sonraki olaylarda bu uygulanabilir.

Akılsızca eylem

Sevgili okurlar, bu pazartesi son olarak hafta sonu yaşadığımız “akılsızca” terör eyleminden söz etmek istiyorum. Meczup sayılabilecek genç bir teröristin yarattığı deniz otobüsü kaçırma eylemi yüreklerimizi ağzımıza getirdi ama korkulan olmadı. Keşke o terörist de sağ yakalanabilseydi, ama olmadı işte.

Terörün propagandası

Ancak bu olayla “medyada otokontrol” sisteminin de etkili biçimde ilk kez çalıştığına tanık olduk. Başbakan’ın dayatmasını “emir” kabul eden medyanın büyük bölümü deniz terörünü “terörün reklamını yapmamak” için neredeyse görmezden gelmeye çalışması da basın tarihine geçecek nitelikteydi.

Ne oldu yani?

Bu aslında uzun bir tartışma. Bir terör olayını görmezden gelince ya da küçültmeye çalışınca terör duruyor mu? Terör örgütleri güç mü yitiriyor? Emin değilim. Ama deniz terörü sonuçlandığında medyanın bu konudaki güya sorumlu tavrının da ne kadar saçma sapan olduğu da ortaya çıktı. O gece vatandaş sağlıklı bilgi almadı, o kadar.

Görmüyoruz da ne oluyor?

Sizlere hafta sonunda bir okur mektubundan söz etmiştim. Bir okurun “Kentlerdeki terör olaylarında azalma olmadığını, bir gecede 4 yere molotof atıldığını 20 araç yakıldığını” bildirdiğini yazmıştım. Sonra araştırdım, hepsi doğruymuş. Oysa bu haberler medyada yer almadı. Ne oldu, terör azaldı mı?

Devekuşu misali

Medyanın güya sorumlu davranış adı altında terör olaylarını görmezden gelmesinin pratikte hiçbir yararı yok. Şehit cenazelerindeki dramatik sahneler belki terör örgütlerine moral veriyordur ama olayları sakladıkça, teröristlerin daha çarpıcı eylemlere yöneleceğini de görmemiz gerek. Devekuşu olmanın âlemi yok.

Hepinize iyi haftalar dilerim...

Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri