“YÜZ VERMEYİN VALİ BEY”!
Ayla BERKİN
27.09.2011
29 Ekim’e yaklaştığımız şu günlerde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Baş Yaveri Salih Bozok’un anlattığı bir olayı sizlerle paylaşmak istedim. Gazi’nin İngiliz Konsolosuna nasıl bir ders verdiğinin anlatıldığı bu olaydan, bu günün siyasilerinin, sendikacılarının ve hatta halklarının da çıkaracağı çok büyük dersler var. Bir bakıma da Batı ile savaşımızın hiç bitmeyeceğini de haber veren bir konuşma sanki bu İngiliz konsolosuna yapılan uyarı.
27.09.2011
29 Ekim’e yaklaştığımız şu günlerde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Baş Yaveri Salih Bozok’un anlattığı bir olayı sizlerle paylaşmak istedim. Gazi’nin İngiliz Konsolosuna nasıl bir ders verdiğinin anlatıldığı bu olaydan, bu günün siyasilerinin, sendikacılarının ve hatta halklarının da çıkaracağı çok büyük dersler var. Bir bakıma da Batı ile savaşımızın hiç bitmeyeceğini de haber veren bir konuşma sanki bu İngiliz konsolosuna yapılan uyarı.
Atatürk’ün başyaveri Salih Bozok anlatıyor.
Başkumandan, düşmandan kurtardığı İzmir’de geçireceği ilk gecesinin tarif edilemez sevincini yaşıyordu.
İzmir’deki yeni evinde Mustafa Kemal Paşa ilk gecesini çalışarak geçirdi.
Kendisi için zengin bir sofra hazırlandığı halde hiçbir yemeğe dokunmadan ufak tefekle karnını doyurdu ve geç vakitlere kadar çalıştı. Ertesi sabah erkenden uyanmıştık. Hafif bir kahvaltıdan sonra vilayet konağına gittik ve doğruca Vali’nin odasına girdik. Vali, İngiliz Konsolosu ile konuşuyordu. Biz gelince Vali ayağa kalktı ve Konsolos ile Mustafa Kemal Paşa’yı tanıştırdı. Konsolos, iyi Türkçe biliyordu. Paşa Vali’ye sordu:
- Konu nedir?
Vali anlattı:
- Sayın Konsolos, İngiliz tebaasından olan vatandaşlar ile Rum, Ermeni, Yahudi gibi azınlıkların güven altında bulunduklarını belirtir bir “güvence” istiyorlar. Ben kendilerine herkesin eşit biçimde güven altında olduklarını bildirdim.
Mustafa Kemal Paşa, konsolosun Türkçe bildiğini biliyordu, öyle olduğu halde öfkesini belirtmek için sordu:
- Ee, peki daha ne istiyormuş?
- Bu soruya konsolos Türkçe cevap verdi.
- Tebaamız hakkında hükümetinizden yazılı teminat istiyorum!
Konsolos garip bir biçimde diklenmişti…
Paşa’nın sesi havada kırbaç gibi şakladı:
- Yunanlılar zamanında kendi tebaanızı daha emniyette mi görüyordunuz?
Konsolos gerisinde İngiliz devletinin bulunduğunu belli eden bir kasılma ile:
- Evet, dedi. Yunanlılar burada iken tebaamızı emniyette görüyorduk.
- Öyleyse buyurun tebaanızla birlikte Yunanistan’a gidin, efendim!
Konsolos kendisinden umulmayacak bir cesaret gösterdi:
- Yani majestelerimin hükümetine savaş mı açıyorsunuz?
Mustafa Kemal iyice öfkelenmişti fakat öfkesini tuttu ve konsolosa:
- Siz kiminle ve ne konuştuğunuzu biliyor musunuz?.. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Türk Orduları Başkomutanıyım. Savaş açmaya, barış yapmaya hakkım var. Siz kimsiniz!.. Hükümetiniz adına savaş ve barış görüşmeleri yapmaya yetkili misiniz? Böyle bir yetkiniz varsa görüşelim. Yoksa (eliyle kapıyı gösterdi) buyurunuz efendim!
O kasım kasım kasılan konsolos, Mustafa Kemal Paşa’nın son cümlesi üzerine sapsarı kesildi ve tek bir kelime söylemeden kapıdan çıktı gitti.
Mustafa Kemal Paşa arkasından bir sure baktıktan sonra Vali’ye dondu:
Yüz vermeyin Vali Bey! Bunlar karşılarında hala Babaili Hükümeti var sanıyorlar. Bir zırhlısı önünde pısacak, bir blöfü önünde yelkenleri suya indirecek “devletçik” sanıyorlar bizi! Küstahlığın derecesine bakın, bana “savaş mı açıyorsunuz?” diye soruyor, barut kokan bir odada sorduğuna bak! Savaş halinde değil miyiz sanki!
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri