Atatürk

Atatürk
Atatürküm

Ben Mustafa Kemal'im

Ben Mustafa Kemal'im
Ben Mustafa Kemal'im

21 Haziran 2011 Salı

Kemalist Devrim’in İhtilal Bildirisi “Amasya Tamimi”

“Amasya Genelgesi”, “Amasya Kararları” , “Amasya Mukarreratı” , “Amasya Anlaşması” , “Amasya Görüşmeleri” , “Mukaddes ( Kutsal ) İttifak” , “Bağımsızlık Beyannamesi” , “İhtilal Beyannamesi” ve “İhtilal Bildirisi” gibi değişik adlarla da ifade edilen Amasya Tamimi” ; Büyük Devrimci ve Anti-emperyalist Milliyetçi Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün liderliğinde, Türk Ulusu tarafından, İşgalci Batı Emperyalizmine ve onun işbirlikçisi olan Osmanlı Sultan-Halifesi ve Hükümetlerine karşı gerçekleştirilen bir “Ulusal Demokratik Devrim” olan Kemalist Devrim’in ( Türk Devrimi ) ; Tam Bağımsızlık ve Kayıtsız Şartsız Ulusal Egemenlik esaslarına dayanan Yeni, Çağdaş, Anti-emperyalist Laik ve Üniter bir Ulus-devlet ‘i (Türkiye Cumhuriyeti ) kurma amacına yönelik olan tarihsel gelişim süreci içinde , “Ulusal Strateji”sinin belirlendiği ve tüm adımların, bu stratejinin yönü ve içeriği doğrultusunda atıldığı en önemli bir başlangıç ve dönüm noktasıdır.
Mondros Mütarekesinin hemen ardından, emperyalist bir işgale uğrayan ülkemizde , “Mustafa Kemal; görünürdeki sıkı işbirliği havasına rağmen, millî direnme arttığı nispette müttefikler arasında çıkar çatışmalarının kaçınılmaz olacağı kanısındaydı. Bunlardan İtalya; İzmir’in Yunanistan’a verilmesinden, harp sonrası meselelerde ikinci plâna itilmekten kırgındı. Fransa ; Suriye ve Lübnan’a el koymakla Yakındoğu’da bir dereceye kadar tatmin edilmişti. Fakat , onun için hayatî olan mesele , kendi doğu sınırlarının güvenliği , yani , Almanya Barışının , Fransa’nın görüşleri doğrultusunda gerçekleşmesidir. Bu konuda İngiltere ile tam bir görüş birliği olduğu söylenemezdi. Dolayısıyla , Yakındoğu’da , İngiliz Siyaseti paralelinde sonuna kadar gideceği şüpheliydi. Ortada ; Yunanistan’ı Anadolu Macerasında destekleyecek güç olarak , İngiltere kalıyordu. Fakat , İngiliz Halkı , harp yorgunudur. Yeni bir savaş macerasına karşıdır. Barış hedeflerine , Yunan Ordusunu kullanarak ulaşmak hesabı içindedir. Dolayısıyla , Yunan Ordusu yenilgiye uğratılırsa , Türkler , arzu ettikleri âdil barışa erişebileceklerdir. Mustafa Kemal , derin sezişi ile bunu görmüş ve mücadele stratejisini buna göre yürütmüştür.
Mustafa Kemal Paşa ; Millî Mücadele’nin yürütülmesinde Türk Halkının yurtseverliğine güvenmektedir. Bu halk ; yorgun ve yoksuldur. Fakat , toprağına bağlı ve gurur sahibidir. Yabancı egemenliği görmemiştir. Her şeyden önce , istiklâline âşıktır. Adil bir barış yerine ; kan , gözyaşı , yabancı boyunduruğu geldiğini görmüş ve her yerde silâha sarılmıştır. İşte , Mustafa Kemal ; bu halkla , mutlu sonuca ulaşacağı inancındadır. Bunun için ; önce , mevcut askerî birliklerde görüş birliği sağlamak , halkı örgütlemek , İstanbul’la ilişkileri , buna göre aşamalı olarak yönlendirmek düşüncesindedir.” (1)
İşte bu düşünce ile , Mustafa Kemal Paşa ; IX. Ordu Müfettişi olarak , Emperyalist İşgalin yurdun dört bir tarafına yayıldığı ve emperyalizmin maşaları olan Ermeni Ordusunun , Doğu Anadolu Bölgesine yönelik tehdit ve saldırısını ; Yunan Ordusu’nun ise , Ege Bölgesinde , Anadolu’nun içlerine doğru tehdit , saldırı ve ilerleyişini sürdürdüğü ve bunlara karşı silahlı mücadele için yerel direniş hareketlerinin ; diğer bir deyişle Kuvay-ı Milliye ( Ulusal Kuvvetler ) adı verilen milis birliklerinin teşkil edilme ve silahlı karşı koyma hareketleri ve bu birliklerin hukuki mücadeleleri için Redd-i İlhak , Müdafaa-i Hukuk-u Milliye , Muhafaza-i Hukuk-u Milliye , Müdafaa-i Vatan ve Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetlerinin kurulma , hukuken faaliyete geçme hareketlerinin başladığı günlerde , İstanbul ’dan Samsun’a , oradan Havza’ya gelecekti.
Bu günlerde ; “İstanbul’daki yüksek komiserliklere , Anadolu’daki gözetim subaylarından peş peşe gelen raporlar , Türk Halkında , olağandışı bir kıpırdanmayı ve Milli Bir Hareket’in ansızın alevlendiğini haber vermekteydi.
Yapılan saptamalara göre , tehlikeli boyutlar arz eden bu çalışmaların ardındaki sistemli dürtünün nereden geldiği , şüpheye yer bırakmayacak şekilde belli olmuştu. İtilaf Devletlerinin yetkilileri , ortalığı yatıştırmak için gönderilen adam hakkında yanılmış olduklarını , kısa sürede anladılar ve Babıali’den , Müfettiş Paşanın , derhal geri çağrılmasını istediler.”(2)
Daha Havza’da iken ; “Amasya Yolculuğu için bazı ön hazırlıklar da yapılmıştır. Çünkü , artık , her şey halkla yürüyecekti. Onun için , daha önce , Amasya’dan Havza’ya , Amasya’nın ileri gelenleri çağırılır. Gelen heyetin başında , Amasya Müftüsü vardır. Bu heyet , Mustafa Kemal’in , halk’a davetine ilk ses veren heyettir. Havza da , civar köyler halkından Yürgeçpaşazade Camii konuşmalarına inenler olmuştu. Fakat , Mustafa Kemal’in davetine , bir Vilayet Merkezinden , heyet halinde ilk defa Amasya’dan gelinmiştir. Amasyalılar , bu heyet azalarının isimlerini hala hatırlarlar: Müftü Hacı Tevfik Efendi , Topçuzade Ali Bey , Mehmet Karan Bey , Ali Hikmet Bey , Topçuzade Mustafa Bey , Miralayzade Hamdi Bey , Yörgüçzade Rasim Bey ve diğerleri….Mustafa Kemal , gerek ilk defa Havza ve Amasya’da , gerekse daha sonra ve Milli Hareket boyunca diğer şehir ve bölgelerde , halkın öncüleri olarak elbette ki ayan , eşraf , ulema ve mütehayyizanla ( ileri gelenlerle ) karşılaştı. Onlarla bağdaştı. Mahalli aydın ; eşraf , ulema ve mütehayyizan tabakasının içinde ve seyrek olarak önünde , halk hareketinin aktif unsurları oldular.”(3)
Burada ; Mustafa Kemal Paşa tarafından , Havza’dan sonra , neden , başka bir yer değil de Amasya seçilmişti ? sorusu akla gelebilir. Bu konu ile ilgili olarak , “Altı günlük Nutk’unda, Mustafa Kemal , esrarengiz bir biçimde “bazı zorlayıcı sebepler dolayısıyla” Havza’dan ayrılmak zorunda kaldığını söylemiştir. (*) Daha sonraları , Rauf ( Orbay ) ; Mustafa Kemal’in ; Harbiye Nazırlığından , 8 Haziranda , kendisini geri çağıran telgrafı alınca , iç kesimlere yolculuk yapmasını önlemek için bir İngiliz Müfrezesinin gönderilebileceğinden kuşkulandığını açıklayacaktı.(**)
Böyle bir tehlikeden kaçınmak amacıyla , Mustafa Kemal , 12 Haziran da (***), kimseye haber vermeden , Yeşilırmak Vadisinde yer alan şirin ve önemli bir Müslüman yerleşim yeri olan Amasya’ya gitmeye karar vermişti. Refet ’in ( Bele ) 3. Kolordusuna bağlı 5. Kafkas Tümeni , kasabada konuşlandığından dolayı , burada , kendini güven içinde hissedebilirdi.(****) Ko(4)numu (5) pek sağlam değilse bile , 3. Ordu Müfettişi Unvanıyla , bölgedeki en kıdemli komutandı.” “Söylev” ( Büyük Nutku )’nde , bu konu ile ilgili olarak ; bazı çevrelerce bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yanlış ifade edildiği gibi , tek ve özel hiç bir neden göstermeyecek ve genel bir ifade ile , ”(….) benim , bazı zorlayıcı nedenlerden dolayı , hemen , Havza’dan ayrılıp Amasya’ya gitmem gerekmişti.” diyecekti. Zira , onun için önemli olan , Sultan ve İstanbul Hükümetinin denetiminden ve İşgal Kuvvetlerinin etkisinden uzak yerlerde , Ulusal Bir Direnişi örgütleyebilmekti.“(…..) İstanbul Hükümetine güvensizliğini , İstanbul Hükümetinin niyet ve teşebbüsleriyle , milletin istek ve menfaatleri arasında birlik olmadığını , Mustafa Kemal , ilk defa ve açıkça , Havza’da ilan etti.”(6)
Diğer taraftan ; “Havza’da bulunan yabancı güçler , Mustafa Kemal’in tutumundan oldukça rahatsız olmuşlardır , bu durum karşısında , o da , Amasya’ya geçmek zorunda kalır.”(7)
“Havza’dan hareket eden Mustafa Kemal ; aynı gün , 12 Haziran 1919 da Amasya’ya vardı. Havza’da onunla konuşup Amasya’ya dönen heyet , Mustafa Kemal’in , şehirlerine geleceği haberini Amasya’ya ulaştırmışlardı. 12 Haziranda , halk , onu , şehrin giriş tarafında , Gezirlik’te bekledi. Mustafa Kemal Heyetini getiren vasıtalar , saat 17’de göründü. İlk karşılaşma ve selamlaşmalardan sonra , Belediyeye gidildi. Orada , Belediyenin balkonundan , Mustafa Kemal , halk’a karşı ilk konuşmasını yaptı. Bu balkonda konuşan adam , artık , ne padişahın kulu , yaveri ; ne İstanbul Hükümetinin sözcüsü ; ne de sadece bir askerdir. Anadolu toprağına girdikçe , o , Anadolu halkıyla gittikçe kaynaşıyordu.
Zaptedilen Nutk’u , hala ellerde dolaşır.(*****)…Mustafa Kemal , Anadolu Toprağında , açık havada , ilk defa halk’a karşı konuşuyordu.
Amasya’da , hava birden değişmişti. Bu konuşmadan sonra , Mustafa Kemal , şehrin ileri gelenleriyle beraber Saraydüzü Kışlasına giderek , orada , durumu daha etraflı açıkladı.
Mustafa Kemal’in , ilk defa , halkın karşısına böyle çıkması ve onu ayaklanmaya davet etmesiyle , kendisinin ilk direniş hareketi , Amasya’da başladı denilebilir. İstanbul Hükümetinin , artık , iradesine sahip olmadığı ; Padişahın , düşmanların elinde esir durumunda bulunduğu ve milletin , kendi başının çaresine bakması gerektiği fikri , evvela , orada ortaya atıldı. Gene bu Amasya’dandır ki , halkı temsil eden 22 kişinin imzasıyla çekilen telgraf , Amasyalıların , Hürriyet ve İstiklal için birleştiklerini , Mustafa Kemal Paşanın etrafında el birlik olup çalışacaklarını , İstanbul’a bildiriyordu.”(8)
“Paşa , Amasyalılara ; “Padişah ve hükümet , İtilâf Devletleri elinde esirdir. Memleket , elden gitmek üzeredir. Bu kötü vaziyete çare bulmak üzere sizlerle işbirliği yapmaya geldim. Düşmanlarımızın Samsun’dan yapacakları herhangi bir çıkarma hareketine karşı , ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek dağlara çekilecek , vatanımızı , en son kayasına kadar müdafaa edeceğiz.” sözleriyle , halkı mücadeleye davet etti. Hemen ertesi gün , Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti oluşturuldu. Kurucular ve halk , millî harekete maddî destek de sağladılar.
Mustafa Kemal ile Babıâli arasındaki ilişkiler ; Redd-i İlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri Telgraflarının postanelere kabul edilmemesiyle , çatışma haline dönüştü. Mustafa Kemal Paşa , buna karşı , bölgesindekî idarî ve askerî makamlara şu duyuruyu yaptı : “Milletin sesini boğarak kanunî haklarını istemekten alıkoymayı ve vatanın yok olmasını hedef alan bu emri , hiç bir namuslu posta memurunun yerine getireceğini zannetmiyorum. Fakat , böyle bir namussuzluğa yeltenen olursa , derhal divan-ı harplere verilmelerini emrettim.”. Ayrıca , Sadarete ve Harbiye’ye , bu emrin hemen geri alınarak , milletin itimat ve emniyetine zerre kadar halel getirilmemesini istedi . Bir taraftan valiliklere ; mitingler düzenlenerek kararın protesto edilmesini , telgrafhanelerin süratle işgal edilmesini , bahis konusu emir geri alınıncaya kadar İstanbul ile resmî haberleşmenin kesilmesini , ..aksine bir davranan olursa , derhal divan-ı harbe verilmesi için bütün kolordu komutanlıklarına talimat verdiğini duyurdu . Artık , İstanbul Hükümetiyle olan ilişkiler , daha gergin bir safhaya giriyordu. Arada gerginliği artıran bir olay da , Büyük Ermenistan Tasarısına karşı çıkan Van ve Erzurum Valilerinin değiştirilmek istenmesiyle patlak verdi. Mustafa Kemal , hadiseler açıklık kazanıncaya kadar , mecbur bulunmadıkça , bir kaymakamın bile değiştirilmemesini istedi.” (9)
Adı geçen ilk konuşma ile ilgili olarak ; onu doğrulayan bir görüşe göre : “Daha o gün , Amasya’ya vardığında da , büyük bir kalabalıkla karşılanır. İlk adımlar , başarılı sonuçlanmıştır . Yüreklenen Mustafa Kemal , ilk kez Amasya’da , belediye binasının balkonundan , halk’a karşı konuşur.” (10)
Bir başka görüşe göre de ; Amasya’da bulunan (…) Mustafa Kemal , burada ilk kez halka seslendi ve Padişah ve hükümetin , İstanbul’da esir olduğunu , çarenin , halkın , yurdunu savunmasında olduğunu söyledi. Bu konuşma , Mustafa Kemal’in bu konudaki ilk kesin çıkışıdır. Bu arada , Harbiye Nazırı , 15 Haziranda bir telgraf daha göndererek , geri çağırışın , hükümet emri olduğunu bildirmişti.”(11) Ancak , bilindiği gibi , birincisi 8 Haziran 1919 tarihinde , Mustafa Kemal Paşa henüz Havza’da iken gönderilen bu 15 Haziran 1919 tarihli ikinci hükümet emri de , birincisi gibi ; Mustafa Kemal Paşa önderliğinde giderek gelişen Ulusal Bağımsızlık Mücadelesinin önünü kesmek amacıyla , birden telaşa kapılan ve büyük bir endişe içine düşen emperyalist işgal güçlerinin baskıları ve onlarla yapılan işbirliği sonucunda verilmişti. Geri çağrılma konusu ile ilgili olarak , Mustafa Kemal Paşa ; “Söylev”inde , şunları söyleyecekti : “Anadolu’ya geleli bir ay olmuştu. Bu süre içinde , bütün orduların birlikleriyle ilişki ve bağlantı sağlanmış ve ulus , elden geldiğince aydınlatılarak uyarılmış , ulusal örgütleşme düşüncesi , yayılmaya başlamıştı. Durumu , artık , bir komutan kimliği ile yürütüp yönetmeye olanak kalmamıştı.


Yapılan çağrıya uymamak ve gitmemekle birlikte , ulusal örgütleri ve eylemi yönetmeyi sürdürdüğüme göre , başkaldırır duruma girdiğime , kuşku duyulamazdı. Bundan başka ve özellikle uygulamaya karar verdiğim girişim ve eylemlerin , köklü ve sert olacağını tasarlamak , güç değildi.
Bundan dolayı ; girişim ve eylemlerin , bir an önce , kişisel olmak niteliğinden çıkarılması ve bütün ulusun birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve yansıtacak bir kurul adına yapılması , çok gerekli idi.”(12)
“İşte , Mustafa Kemal Paşa ; Amasya’da , bir yandan Kuvayı Milliye’nin tüm işgal alanlarına yayılması için de çalışıyor , bu milis kuvvetlerine yardımcı olunmasını istiyordu. Asıl büyük mücadele başlayıncaya kadar , Kuvayı Milliye düşmanı oyalayabilirdi.
Amasya’da , Mustafa Kemal Paşa’nın çalışmalarında ağırlık noktası ; düşmanı yurttan kovmanın , ancak , ulusal ve tek bir gücün oluşmasıyla mümkün olduğunu her yana duyurmak ve bu gücün ortaya çıkması için , gereken hazırlıkları yapmak üzerinde yoğunlaşıyordu.”(13)
“Amasya ‘dan ; artık , daha açık bir dille konuşabilirdi. Bir çeşit Genel Valilik Yetkisine de sahip olması , ona , sivil yönetime de karışmak hakkını veriyordu. Ancak , bu yetkisi , sadece Doğu İlleri için geçerliydi. Ne var ki , askeri komutanların desteğini sağlamış bulunuyordu. Böylece , yetkisini , bütün ülkeye yaydı. Bir genelgeyle , her yerde direniş merkezleri kurulması ve mevcut olanların da geliştirilmesi yolunda direktif verdi. Oysa , kendisine İstanbul’da verilen görev , bazı yerlerde ortaya çıkmış milli örgütleri dağıtmaktı. (….)”
”Samsun’da karaya çıkışının üzerinden , bir ay geçmişti. İlk ve en önemli adım başarı sağlamış , ordu ele geçirilmişti. Etkili olabilecek önderler , çoğu , daha genç generaller , Mustafa Kemal’e bağlanmış ve izinden gideceklerini bildirmişlerdi. Resmen görevlendirilmiş olmanın sağladığı destekten , artık vazgeçebilirdi. Her çeşit resmi bağ , şimdi , sadece köstekti. Bundan sonra atılacak çok daha önemli adımlar için , tam bir hareket serbestliğine ihtiyaç vardı.
Fakat , atılacak bu adım ; bir askeri darbeyi amaçlamayacaktı , bu konuda , kesin kararlıydı ; daha önce , Jön Türklerin yaptığı gibi , süngülerin yardımıyla iktidara ulaşmak istemiyordu. Şimdi, burada , bir Bağımsızlık Savaşı söz konusuydu , aynı zamanda da , kudretli galiplerin arzusuna aykırı olarak ve mevcut tüm güçlere karşı çıkarak , yeni bir devletin yaratılması söz konusuydu. “ (14) Bu da , ancak ve ancak , halkla birlikte , halka dayanılarak yapılabilirdi. Bir parti ya da yandaşlar grubu değil , tümüyle bütün millet , ardında olmalıydı. Onun vekilliğini üstlenmek , onun adına eyleme geçmek zorunluydu. Devrim de , Çağdaş Demokrasinin ilkelerine göre yapılmalıydı. Seçime ve çoğunluğun kararlarına dayanmalıydı. Hükümetin tam yetkisinin yerine , milletin tam yetkisi geçecekti. Artık , tek tek kişiler adına değil , herkesin adına eylemlere girişilecekti.”(15)
Kemalist Devrim’in , bu İhtilal ve Harp (Savaş) aşamasında ; Ulusal Bağımsızlık Savaşı yolunda atacağı ilk adımlardan biri de ; emperyalist işgale karşı başlayan tüm yerel direniş hareketlerini , önce , tek bir merkez etrafında toplamak ; sonra da , Ulusal Bağımsızlık Savaşı için bu merkez etrafında , ulusal bir birlik ve güç haline getirmek olacaktı.
“Bu inanca vardıktan sonra , kongre hazırlığının yapılmasını her tarafa tamim etmek sırası gelmişti. XX. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa , Rauf Bey , Refet Bey , Canik ( Samsun ) Mutasarrıfı Hamit Bey ve karargah erkanı ile Amasya’da toplandılar. Bu toplantıya katılanlar , İhtilal Komitesini teşkil ediyordu. Fakat , komitenin başka üyeleri de vardı , yalnız , orada hazır bulunmuyorlardı. Onlarla da , telgrafla görüşerek , kararlaştırılmak üzere olan esaslar hakkında , fikirleri alındı. Amasya’da bulunmayan İhtilal Komitesi Üyeleri , başta XV. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa olmak üzere , Konya’daki Yıldırım Kıtaatı Müfettişi Mersinli Cemal Paşa idi.”(16)
Bu açıdan değerlendirildiğinde ; Mustafa Kemal’in , özünde , zaten ulusal amaç taşıyan girişim ve eylemlerinin ; uygulamada da , kişisel olmaktan çıkarılarak , ulus adına yapılmasını ilk defa düşündüğü ve uygulamasını başlattığı yer , yine , Amasya olacaktı. Ancak , bu girişim ve eylemlerini ; yine ulus adına , fakat bu defa , ulusu temsil eden kurullar vasıtasıyla gerçekleştirmesi ise ; ( daha önceden kararlaştırılmış ancak toplanamamış olan ) bir yerel kongre ile Erzurum da ve daha sonra toplayacağı ulusal kongre ile Sivas’ta mümkün olabilecekti .
“Mustafa Kemal Paşa ; hükümetin davetine , açıkça red cevabı vermeyerek , işi savsaklamaya gayret ederken , Havza’da , emniyette olmadığını da hissetmiş ve karargahını , Amasya’ya nakletmişti. Amasya’da , ihtilalin esaslarını tespit ederek , ilgililere duyurmak üzere bir Tamim hazırlamaya koyuldu. Bütün Müdafaai Hukuk Teşekküllerini ve dolayısıyla halkı temsil edecek umumi bir kongre toplamaya karar vermişti.”(17)
“Anadolu’da , askerî ve mülkî erkânın büyük kısmını arkasına alan Mustafa Kemal , Trakya’nın da bu oluşuma katılması için , 18 Haziran’da I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey’e durumu izah ile , bütün millî cemiyetlerin , Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuki Millîye ismi altında birleştirileceğini , bu maksatla Sivas’ta bir kongre toplanacağını , buraya , Trakya’yı temsilen delege gönderilmesini istedi.”(18)


Mustafa Kemal Paşa ; “Söylev”’inin bir bölümünde , bu defa , “Amasya Tamimi “ ile ilgili olarak , şöyle konuşacaktı : “(….) 18 Haziran 1919 günü Trakya’ya verdiğim yönergede işaret ettiğim bir noktanın , uygulanması zamanı gelmiş bulunuyordu.
O nokta ; Anadolu ve Rumeli Ulusal örgütlerini birleştirmek , bunları bir merkezden yönetmek ve adlarına iş görmek üzere , Sivas’ta , genel bir ulusal kurultay toplamaktı.
Bu amaçla ; emir subayım Cevat Abbas Bey’e , 21 / 22 Haziran 1919 gecesi , Amasya’da söyleyip yazdırdığım genelgenin , başlıca noktaları şunlardı : (19)
1. Yurdun bütünlüğü , ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
2. İstanbul’daki hükümet , üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir.
3. Ulusun bağımsızlığını , yine , ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.
4. Ulusun durumunu ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip , bütün dünya’ya duyurmak için , her türlü etkiden ve denetimden kurtulmuş ulusal bir kurulun varlığı , çok gereklidir.
5. Anadolu’nun ; her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta , ulusal bir kongre’nin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.
6. Bunun için ; bütün illerin her sancağından , halkın güvenini kazanmış üç delegenin , olabildiğince çabuk yetişmek üzere , hemen yola çıkarılması gerekmektedir.”(20)
7. Herhangi bir kötü durumla karşılaşılabileceği düşünülerek , bu iş ; ulusal bir giz gibi tutulmalı ve delegeler , gereken yerlere , kimliklerini gizleyerek gelmelidirler.
8. Doğu illeri adına , 10 Temmuz’da , Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O güne değin , öteki il delegeleri de , Sivas’a ulaşabilirlerse , Erzurum Kongresinin üyeleri de , Sivas’ta yapılacak genel toplantıya katılmak üzere yola çıkarlar. (belge : 26)
Görüyorsunuz ki ; bu yazdırdıklarım , çoktan vermiş ve dört gün önce Trakya’ya bildirmiş olduğum bir kararın , Anadolu’ya da , bir genelge ile bildirilmesinden başka bir şey değildi.” (21)
Gerçekten de , Amasya Tamimi ; aslında , Mustafa Kemal’in , 18 Haziran 1919 tarihinde , Amasya’dan, Trakya’daki I. Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey’e gönderdiği bu yönergenin , tüm Anadolu’ya bildirilmesi idi. Çünkü , bu yönerge ile Mustafa Kemal , artık uygulanması zamanının geldiğine inandığı Anadolu ve Rumeli Ulusal Örgütlerini birleştirerek , bunları , tek merkezden yönetmek üzere , Sivas’ta genel bir Ulusal Kongre ( Kurultay) toplanmasını istiyordu.
“Mustafa Kemal , bağımsızlık elde edilinceye kadar , bütün milletle fedakârca çalışacağına , mukaddesatı üzerine and içtiğini , bunu , yurdun her tarafına , genelge ile bildirdiğini , kararının , Anadolu’dan hiç bir yere gitmemek olduğunu , bu kararının , bütün arkadaşlarının kararı ve görüşlerine tümüyle uyduğunu ilan etti.”(22)
“İstanbul’daki İşgal Kuvvetleri Makamları ; Anadolu’da gelişmekte olan , özellikle Amasya Genelgesi ile şuur kazanan ve oluşan Milli Mücadele Hareketini , endişe ile izlediklerinden , bu hareketi söndürmek amacı ile Mustafa Kemal’i İstanbul’a getirmek için , Osmanlı Hükümetine çeşitli baskılarda bulunmuşlardır. Bunun üzerine , Mustafa Kemal’e , Padişah ve Harbiye Nezaretinden , hava değişimi öneren bir telgraf gönderilmiş , Mustafa Kemal , her iki telgrafa da , Anadolu’dan ayrılmayacağını , görevine devam edeceğini bildirerek karşılık vermiştir.”(23)
“Bu arada Rauf Bey , İstanbul – Bandırma – Batı Anadolu – Ankara üzerinden XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile birlikte 19 Haziran’da Amasya’ya geldi. Onlara , 3. Kolordu Komutanı Refet
( Bele ) Bey’in de katılmasıyla , Mustafa Kemal’in hazırladığı bir metin , görüşülerek , 21/22 Haziran’da karara bağlandı . Bu kararlarda , özetle , vatanın bütünlüğü ve istiklâlinin tehlikede olduğu , hükümetin, görevini gereğince yapmadığı , milletin istiklâlini yine milletin kararının kurtaracağı , millî hakları dünyaya duyurmak için her türlü etkinin dışında bir millî kurula ihtiyaç olduğu , bu maksatla Sivas’ta bir kongre toplanacağı , kongreye katılmak üzere bütün illerin her sancağından parti farkı gözetilmeden muktedir ve milletinin güvenini kazanmış üçer delege gönderilmesi , askerî ve sivil teşkilatın hiçbir suretle dağıtılmaması , kumandanın hiçbir şekilde terk edilmemesi veya başkasına devredilmemesi , vatanın herhangi bir tarafına yeniden olacak bir düşman hareketi halinde komutanların birlikte hareket edecekleri , silâh ve mühimmatın katiyen elden çıkarılmayacağı öngörülmekteydi.
Ayrıca ; gerektiği takdirde , Ali Fuat Paşa’nın Orta Anadolu’da , Kâzım Karabekir Paşa’nın Doğu Anadolu’da , askerî ve sivil idareye el koymaları düşünülmüştür. Kararı yürütmeye Mustafa Kemal Paşa , eski Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Bey , Anadolu ve Trakya’daki belli başlı kolordu kumandanları memur edilmişlerdir. Amasya Kararları hakkında telle bilgi edinen Konya’daki Cemal Paşa , derhal harekete hazır olduğunu bildirmiş , Erzurum’da bulunan Kâzım Karabekir Paşa ise , Sivas’tan önce , Erzurum Kongresinin toplanmasını ve buna , Mustafa Kemal ile Rauf Bey’in katılmalarını istemiştir. Erzurum Kongresi üyelerinin , Sivas Kongresine katılmaları kararlaştırılarak fikir birliği sağlanmıştır.” ( 24 )
Ülkemizdeki emperyalist işgal , Osmanlı Sultan-Halifesinin ve onun hükümetlerinin , bu işgalci emperyalist güçler ile işbirliği ve bu işgale karşı yerel direnişe geçen bölgedeki ve ülkedeki tüm ulusal kuvvetler ve cemiyetlerin faaliyetleri ile ulusal varlığa düşman olan kişi ve kuruluşların faaliyetleri , asayiş sorunları vb. nin yanı sıra , ulusal ve uluslararası konjonktür ile ilgili tüm değerlendirmeler yapılarak hazırlanan “Amasya Kararları ve bu kararların tamimi , Anadolu İhtilalinin en önemli dönemeç noktasıdır.”(25) 22 Haziran 1919 tarihi ; bu nedenle ,”Türk İnkılap Tarihi”nin Altın Sayfaları’ ndan birini oluşturmaktadır. Zira ; emperyalist işgalin tehdit ve tehlikelerini hedef olarak gösterdiği gibi ; buna karşı , ulusal bir direniş için örgütlenme gereğini , şeklini ve fırsatlarını ifade eden “ stratejik bir analiz” özelliği de taşımaktadır.
“Direniş için kurulan tüm dağınık örgütler , bir tek merkezin denetimi altında toplanmalıydı. Batıdakilerin hepsine Ali Fuad ; doğudakilerin hepsine de Kazım Karabekir komuta edecek , Mustafa Kemal’de merkezde olacaktı.
‘Bundan başka’ dedi Mustafa Kemal ; ‘padişah ve merkezi hükümet , düşman elinde bulunduğu için , bizim , burada , Anadolu’da geçici bir hükümet kurmamız gerekiyor.’
Tüm Türkiye’yi temsil etmek üzere , Sivas’a çağrılacak delegelerden oluşacak bir kongre’nin , mümkün olduğu kadar çabuk toplanmasına karar verdiler.”(26)
“Mustafa Kemal’in yolculuğunda ve Milli Mücadele Hareketinin gelişmesinde , Amasya’nın, ayrıca , önemli bir yeri vardır. Direniş esasları , ilk defa Amasya’da , yazılı bir prensipler belgesi haline getirildi. Bu prensipler belgesine , ”Amasya Mukarreratı” denilir.
Amasya Mukarreratı ( Kararları ) , aslında 6 maddelik bir protokoldür. Fakat , bu kararların özünü , iki cümlede toplamak mümkündür.
a) Milletin İstiklalini , gene , milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
b) Anadolu’da , her türlü tesir ve murakabeden azade bir “Milli Heyet”in vücuda getirilmesi lazımdır.
İşte ; Sivas Kongresi , bu protokol maddeleri gereğince toplanacaktı.
Bu protokol ; aynı zamanda , ”Ulusal Mücadelenin Hareket Planı” olacaktı.
“İmza sırasında konuşulan birkaç cümle , ilgi çekicidir. Kararlar , imza için Albay Refet Bey’e uzatılırken , Refet Bey sorar: -Kongrenin , icabında , bir hükümet teşkil edeceği anlaşılıyor. Siz de , böyle mi anlıyorsunuz ?
Ali Fuat Paşa cevap verir : -Evet , kongrenin , her şeyi tetkik ve müzakere ettikten sonra , milletin hürriyet ve istiklalini temin maksadıyla bir hükümet kurması da lazım geliyorsa , ben de bunu yapabileceğini anlıyorum..”(27)
Bu , gizli bir hükümet kurulması konusu , çeşitli kaynaklarda da yer almakta olup , Amasya Tamimi olarak anılan “Bu bildirinin , yalnızca ülkenin savunmasını örgütlemekten daha öteye gittiği belliydi. Sivas Kongresi tarafından , İstanbul’dan ayrı olarak , bir Milli Hükümet kurulmasını da öngörüyordu.”(28) Gerçekte de ; daha Amasya’da iken , henüz Sivas’taki Ulusal Kongre gerçekleştirilmeden önce , bu gizli Milli Hükümet ‘in çekirdek kadrosu , fiili olarak oluşturulmuştu bile !..
Bu konu ile ilgili olan başka bir kaynağa göre de ; Amasya Tamimi’nin , diğer bir deyişle “Amasya Anlaşmasının , hiç açıklanmayan gizli bir maddesi vardır. Bu maddeye göre ; Mustafa Kemal , Kazım Karabekir , Fuat Paşalar’la , Rauf Bey bir Milli Hükümetin ilk kadrosu olarak tespit edilmiştir.”(29)
“(…..) Amasya Kararları ; bu fikri , açıkça ifade edilmemiş olsa bile , ruhunda taşımaktadır. Yani , öyle sanıyorum ki , Anadolu’da bir hükümet kuruluşunun sezgi ve fikir tohumu , ilk önce Amasya’da toprağa atılmış olsa gerektir.”(30)
“Amasya Genelgesi ; Mustafa Kemal’in , niyetini ilk kez ve kesin bir biçimde ortaya koyması olmuştur.”(31)
“Bu Tamimin yayınlandığı gün ; Anadolu İhtilali’nin gerçek başlangıç tarihidir. Pek çok bilim adamı , bu kısa genelgeyi , bir “İhtilal Beyannamesi ( Bildirisi )” olarak kabul etmektedirler.”(32)
“Bu çok önemli Tamim ; incelenirse , aşağıdaki sonuçlara varılabilir.
-Mustafa Kemal Paşa ; İhtilal Stratejisinin ilk adımını atmıştır. Vatan parçalanmaktadır. Ulusun Bağımsızlığı tehlikededir. Osmanlı Hükümeti , bu felaketi önlemek yeteneğinde değildir. Türk Ulusu , bu hükümetten , artık , hiç bir girişim beklememeli ve kendi işini kendisi görmelidir. Bu , her yana bildiriliyor. Yani , Osmanlı Devletine karşı gelmenin , gerekçesi hazırlanıyor.
-Bu amacı gerçekleştirme işi ; yurdun her yanında kurulmuş olan ulusal derneklere verilmiştir. Bu dernekler ve belediyeler , kendi yönetim birimlerinin kapsadığı alan içinde , üçer kişiyi , temsilci olarak seçip , Sivas’ta toplanacak ulusal kongreye göndereceklerdir. Böylece , hem ulusal dernekler birleşip , tek bir kuruluş haline gelecek , hem de seçilecek kimselerin herhangi bir siyasal partiye bağlı olup olmaması önemli görülmediğinden , kongrede , tam bir dayanışma havası esebilecektir.
-Toplanacak kongre , yeni bir devlet kurulmasının ilk adımıdır.
-İstanbul Hükümetinin , bu kongrenin toplanmasını engellemek için aldığı haberleşme yasakları dinlenmeyecektir. Böylece , Anadolu ile İstanbul arasındaki son bağların kopması yolu açılmıştır.
-En önemlisi , Amasya’da alınan kararların uygulanması ile , ordunun görevlendirilmesidir.”(33)
“Amasya Tamimi ; Mustafa Kemal Paşa’nın , daha önce , askeri kumandanlara ve mülki amirlere gönderdiği tebliğ ve tamimlerle , halka açıkladığı hususların , prensiplere bağlanması , daha önce fikir olarak beliren hususların , bir program ve karar halinde ifadesidir. Mustafa Kemal Paşa tarafından hazırlanan Amasya Tamimi ; Rauf Bey (Orbay) , Ali Fuat Paşa (Cebesoy) , Refet Bey (Bele) ve Mustafa Kemal Paşanın Maiyet Erkanı tarafından imzalanmıştır.
Amasya’da , Ali Fuat Cebesoy’un deyimiyle, ”Mukaddes İttifak ” adını alan bu kararlar arasında , bir tanesi de , askeri ve milli teşkilatın hiç bir suretle ilga edilemeyeceği hakkındaki karardı. Buna göre ; kumanda , hiçbir suretle terk ve başkasına tevdi olunmayacaktı. Silah ve mühimmat elden çıkarılmayacak , vatanın herhangi bir tarafında yeniden vaki olacak düşman işgali karşısında , birlikte ve müştereken hareket edilecekti.”(34)
“Amasya Kararlarının gizli kalması arzu edildiği halde , kısa bir süre sonra , hükümet tarafından öğrenildi. Böylece , İstanbul’da , Mustafa Kemal Paşa’nın niyeti kesinlikle anlaşılmış oluyordu. Artık , Mustafa Kemal Paşa’yı , Ordu Müfettişi olarak Anadolu’da tutmak , hükümet için mümkün değildi. Başlangıçta , fazla ısrar etmeden , kendisini İstanbul’a getirmek isteyen hükümet , bundan sonra , işe , daha büyük önem vermiş ve adeta , Mustafa Kemal Paşa’yı zorlamaya başlamıştır. Paşa’nın İstanbul’a dönmesi için hükümetin yaptığı baskı , kendisi Erzurum’a gidinceye kadar aynı şiddette devam etmiş ve bu konudaki yazışmalar , telgraf konuşmaları , yol boyunca devam etmiştir.”(35)
“Mustafa Kemal Paşa , Amasya Tamimini hazırlayıp , Edirne’ye kadar olan bütün askeri ve sivil yöneticilere bunu yayınca , yetkilerini aşmış oldu. Onun yetki alanı , 9. Ordu Bölgesi idi. Orada bile , yalnız , asayiş işleri ile uğraşacaktı. İki ay içinde , bu resmi yetkilerini aşıp , ulusal bir eylemi hazırlamaya kalkışması , ona bu görevi verenleri çok zor duruma düşürdü.”(36)
“Geri bırakılmış Türk Toplumunu , kısa zamanda ileri medeniyet seviyesine ulaştırmak , hamle yapmak ve tam bir dinamizmle hareket etmek için , bir sıçramaya lüzum ve zaruret vardı. Bu sıçrama , eski düzenin yıkılması ve temizlenmesi ile mümkündü. Eski düzen de , ancak , kısa zamanda , bir ihtilalle yıkılabilirdi. Atatürk ; eski düzeni yıkıp tasfiye etmekle , bir ihtilalcidir.
Eski düzenin , tam karşısındadır. Devrimin aksiyon safhasını (evresini) teşkil eden ihtilal ; devrimin en canlı , en dinamik ve en belirli bir dönemidir. 21/22 Haziran 1919 tarihli Amasya Tamimi , bir ihtilal bayrağıdır. Sultana ve Saltanat İdaresine karşı , açıkça bir başkaldırmadır.”(37)
“(…) hakikatte , Anadolu’daki bütün askeri ve mülki teşekkülleri içine alacak olan ve İstanbul’daki bütün meşru kuvvetler ile işgal kuvvetlerini karşısına alacak kadar büyük bir cesaret ve ileri görüşlülük eseri olan bu kararlar , Milli Mücadelenin fiilen başlangıcı sayılabilir.”(38)
Amasya Tamimi ; Mustafa Kemal Paşa , tarafından , sivil ve askeri makamlara şifreli olarak gönderildiği gibi ; Tamim öncesinde , ayrıca , yine kendisi tarafından , Anadolu İhtilali’nin başlama işaretlerini taşıyan ve İstanbul’da bulunan bazı kimselere de gönderilecek olan genelge niteliğinde özel mektuplar da yazılacaktı. O ; işte bu mektuplarının içeriğinde , ”artık , İstanbul’un , Anadolu’ya egemen değil , bağlı olmak zorunda olduğu”nu bildirecekti.
Tamim’in yayımlanması ile birlikte , Amasya ; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna yönelmiş bir Ulusal Demokratik Devrim olan Kemalist Devrim ( Türk Devrimi )’in , bu ihtilal ve Harp aşamasında , Ulusal Bağımsızlık Savaşı ( Milli Mücadele – İstiklal Savaşı ( İstiklal Harbi )- Kurtuluş Savaşı )’nın hukuki ve fiili temellerinin atıldığı ilk merkez olmanın , haklı onur ve gururunu kazanacaktı.
Amasya Tamimi ; Kayıtsız ve Şartsız Ulusal Egemenlik ile Tam Bağımsızlığın ve vatanın bütünlüğünün , ülkeye ve tüm dünyaya , haykırılarak duyurulduğu bir “Ulusal Ayaklanma” nın , diğer bir deyiş ile “Ulusal İhtilal”in başlangıç bildirisi olmuştu.
“Amasya Kararları’yla ; kurtuluş için dağınık ve yöresel girişimlerin birleştirilmesi ve millî haklara sahip çıkacak bir kongrenin toplanması ve böylelikle milletin kendi kaderine kendisinin sahip olması imkânı yaratılmıştır. Bu hareketin başarısı , ancak , ordunun desteğiyle mümkündü.
Amasya Kararlarıyla ; Mustafa Kemal , Anadolu’daki belli başlı komutanların desteğini elde etmiştir. Artık bundan sonra , İstanbul’un , Anadolu’nun uygun görmeyeceği bir barışı kabul etmesi imkânı kalmamıştır.
Mustafa Kemal ; Amasya Görüşmeleri çerçevesinde , İstanbul’da etkili kimselere , kararların niteliğini belirten yazılar göndererek desteklerini istedi.
Amasya Genelgesinin sonuçlarından biri de ; Mustafa Kemal’i İstanbul’a getirme faaliyetlerinin yoğunluk kazanması oldu. Zaten İngilizler , 6 Haziran’dan beri , Mustafa Kemal’in görevden alınması için devamlı baskı yapıyorlardı.
İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ; 17 Haziran 1919’da , Anadolu’nun 10 askeri bölgeye ayrılarak , her birinin başına bir general atama projesini kabul etmeyeceklerini , Mustafa Kemal’in Samsun’a gönderilmesinin , üzücü sonuçlar verdiğini ifade ederek , onun ve arkadaşlarının bir an önce İstanbul’a çağrılmalarını istedi . 22 Haziran’da İngiliz yetkililer ( İngiliz Ataşesi Deeds ile siyasî danışman ve Baştercüman Ryan) sadrazam vekilinden , 3. Ordu müfettişinin görevden alınması isteğini tekrarladılar. 30 Haziran’da ise , İngiliz Karadeniz Orduları Başkumandanı Milne ; Mustafa Kemal’in azledilmesini , 6 Haziran’da Harbiye Nezareti’nden istediklerini , 8 Haziran’da verilen dönüş emrine rağmen , Mustafa Kemal’in görevden alınmadığını belirterek , Anadolu’daki direniş hareketlerinin önlenmesi için , Mustafa Kemal ve Cemal Paşaların çekilmeleri konusunda , Osmanlı Dışişleri nezrinde girişimde bulunulmasını Amiral Calthorpe’den istedi. Amiral ; 2 Temmuz 1919 tarihli nota ile, Sivas ve Konya’da İtilâf çıkarlarına karşı kışkırtmalarda bulunan Mustafa Kemal ve Cemal Paşaların , derhal ve kayıtsız , şartsız İstanbul’a çağrılmalarını ve bir sureti İngiliz hükümetine sunulan bu nota hakkında ne gibi işlem yapıldığını derhal bildirilmesini talep etti.
İngiltere Hükümeti’nin ağır baskısının yanı sıra ; İstanbul Hükümeti içinde de , Sadrazam Vekili Mustafa Sabri ile İçişleri Bakanı Ali Kemal etrafındaki bir grup ; Mustafa Kemal’in görevden alınması gayreti içindeydiler. İçişleri Bakanı , İngiliz Askeri Ataşesi General Deeds’i , kendi evinde kabul ederek Anadolu’daki Millî Hareketi , başta Cevat Paşa olmak üzere , Harbiye Nezareti ve özellikle Mustafa Kemal Paşa’nın organize ettiğini söylemiş ve Redd-i İlhak telgrafları ile ilgili olarak 3. Ordu Müfettişi ile olan anlaşmazlıkları onlara anlatmıştır . Harbiye Nazırı da , 21 Haziran’da Kâzım Karabekir’e , 3. Ordu Müfettişlik Vekaletini teklif etmekteydi. Karabekir ; Erzurum’dan ayrılmasının , telâfi edilmez vahamete yol açacağını , kolorduya vekâlet edecek uygun bir kimsenin bulunmadığını , büyük kumandanların , sırasıyla ve birer bahaneyle ortadan kaldırılması suretiyle , daha kolay mahvedileceğimiz kanaatı , umumu sarmış olduğundan “Eğer , sağlık durumu , görevini yapmasına mani olmasından başka bir sebep yoksa , Mustafa Kemal Paşa’nın müfettişlikten ayrılması tehlikeli olacaktır.” yorumuyla , görevi kabul etmedi .
Hükümet ; Mustafa Kemal’i görevden almaya kararlıydı. Sadrazam Vekili Mustafa Sabri , Ryan ile Deeds’e , onun dönmesi için çalışıyoruz. Ancak , İngilizlerce tutuklanacağından endişe ediyor. Bunu yapmayacağınıza söz verebilir misiniz ? diye sormuş , onlardan , hükümetlerinden talimat almadan söz veremeyiz cevabını almıştı.
Nihayet , 23 Haziran’daki toplantısında Bakanlar Kurulu ; Harbiye Nezaretinin emrine rağmen İstanbul’a dönmediği ve halkı hükümete karşı kışkırttığı gerekçesiyle , Mustafa Kemal’in hemen görevden alınmasına ; yerine , Hurşit Paşa’nın atanması için gerekli işlemin yapılmasına karar verdi. Artık , resmî sıfatı kalmayan Mustafa Kemal’in , bildiri ve emirlerinin geçerliliği bulunmadığının , icap eden illere Dahiliye Bakanlığınca bildirilmesi uygun görüldü .
Karar üzerine , İçişleri Bakanı hemen harekete geçti. 23 Haziran’da , illere , Mustafa Kemal’in görevden alındığını , kimsenin , onun emirlerini yerine getirmemesini istedi. 26 Haziran’da da , millî ordu teşkil etmenin ve millî savunma girişimlerinin bir felâket olduğunu belirterek , askerlerin verecekleri emirlere uyulmamasını , uyanların sorumlu tutulacaklarını, bildirdi . İçişleri Bakanının , bazı çevrelerce desteklenen bu davranışı , hükümette ciddi tartışmalara yol açtı. Sert bir şekilde tartışan İçişleri ve Millî Savunma Bakanları , istifâ etmek zorunda kalıyorlardı. Ancak , Mustafa Kemal’i görevden almak kararı , Millî Savunma Bakanlığınca , usulüne uygun bir şekilde Sadarete ( Başbakanlık ) bildirilmediği için, yürürlüğe konulamadı.
İçişleri Bakanının , millî direnmeye karşı olan davranışları ; onu istifaya sürüklerken , Anadolu’da sert tepkilere yol açtı. XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa , millî direnmeye mani olmayı hedefleyen bu tutumu etkisizleştirmek ve Anadolu’da oluşturulan , düşmana karşı direnme azmini berkitmek için , 27 Haziran’da bir genelge yayınladı. Bu genelge ile kolordu mıntıkası (Ankara , Kastamonu illeri ile Kütahya, Afyonkarahisar bağımsız sancakları , Konya ilinin Isparta ve Burdur Livaları) üç bölgeye ayrılıyor ve her birinin başına , sorumlu bir askerî yetkili atanıyordu. Bunlar , asayişi korumak , Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri ile vatanı savunanlara yardım etmek , içeride fesat hareketlerine ve dışarıdan gelecek işgallere karşı koymak görevini üstleniyorlardı .
Bu ; açıkça , merkezi hükümete karşı bir başkaldırma hareketiydi. “ (39)
Bilindiği gibi ; 22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Tamiminin yayımlandığının duyulması , emperyalist işgal güçlerinde olduğu gibi , onların işbirlikçisi olan Osmanlı Hükümetinde de , büyük bir telaş ve endişe yaratmıştı. İşte bu endişe ve telaş sonucunda ; İngiliz Olağanüstü Temsilcisinin isteği ve üstelemesi üzerine , Tamimin hemen ardından , bir gün sonra yayımlanan ve 23 Haziran 1919 gün ve 84 sayılı olan bir genelge ile Mustafa Kemal Paşa , görevden alınmış oluyordu.
Mustafa Kemal ; daha sonraki yıllarda vereceği “Söylev”’inde ; bu konu ile ilgili olarak ,
”25 Hazirana değin , Amasya’da kaldım. Hatırlarsınız ki , o günlerde Dahiliye Nazırlığı görevinde bulunan Ali Kemal Bey , benim , görevimden çıkarıldığım ve artık , benimle hiç bir resmi işlem yapılmaması ve hiç bir isteğimin yerine getirilmemesi konusunda şifre ile bir genelge yayınlamıştı.” diyecekti.Böylece ; onun , III. Ordu Müfettişliği ( Kısa bir süre önce atandığı zamanki adı ile IX. Ordu Müfettişliği ) görevinden alındığı yer de , Amasya olacaktı.
Mustafa Kemal ; Türkiye Cumhuriyetini kurduktan sonra , 24 Eylül 1924 tarihinde , bu defa , bir ziyaret için tekrar geldiği Amasya’da , Belediye tarafından kendisi için verilen şölende , “Amasya Tamimi”ni yayımladığı o günler ile ilgili olarak , şunları söyleyecekti :“Saygıdeğer Baylar ! Benim için , yurt için , devrimimiz için çok önemli günler geçirdiğim bir kentte bulunuyorum.(….)”Baylar ! bundan beş yıl önce , buraya geldiğim zaman , bu kent halkı da,
tüm ulus gibi , gerçek durumu anlamamışlardı. Fikirlerde karışıklık vardı. Kafalar , bayağı işlemez bir durumdaydı. Ben , burada , birçok kimselerle birlikte Kamil Efendi Hazretleriyle de görüştüm , bir camii şerif’te , gerçeği , halka açıkladılar. Efendi Hazretleri , halka dediler ki, ”Ulusumuzun Onuru , itibarı , özgürlüğü , bağımsızlığı gerçekten tehlikeye düşmüştür. Bu yıkımdan kurtulmak , gerekirse , yurdun son bireyine değin , ölmeyi göze almak gerekir. Padişah olsun , Halife olsun , adı ve unvanı ne olursa olsun , hiç bir kişi ve makamın varlığının devamına neden kalmamıştır. Tek kurtuluş çaresi , halkın , doğrudan doğruya , egemenliğini ele alması ve istemini kullanmasıdır.
İşte , efendi hazretlerinin , doğru yolu gösteren konuşmasından sonra , herkes çalışmaya başladı. Bu vesileyle , Müftü Kamil Efendi Hazretlerini takdirle anıyorum. Ve genç Cumhuriyetimiz , bu gibi bilginler ile övünç duyar.(….)” (40)
O zaman Bayezıt Camii Vaizi olan “Gene , bu Abdurrahman Kamil Hocadır ki , yalnız, camii minberinden , halkı savaşa ve kendi hakkını eline almaya davet etmekle kalmadı. Kim bilir ne kadar zamanda biriktirdiği 5 Altınını , bir kırmızı mendile çıkın ederek , Milli Mücadeleye ilk yardım olsun diye sundu. Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi de , kurulan Müdafaai Hukuk Teşkilatı’nın başına geçti….”(41)
Mustafa Kemal ; ”En Sonu Tarihe Malolmuş Bir Çağın Öyküsü” dediği ve 1927 yılında vereceği “Söylev”’inde ( Büyük Nutku ) , Samsun’a ayak basarak başlattığı ve sonunda , Türkiye Cumhuriyetini kurarak taçlandırdığı bir “Ulusal Demokratik Devrim” olan “Kemalist Devrim”’in , İhtilal ve Harp aşaması’nın başlangıcı ile ilgili olarak şunları söyleyecekti :
“Osmanlı Hükümetine , Osmanlı Padişahına ve Müslümanların Halifesine başkaldırmak ve bütün ulusu ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu.”(42)
“(….) konu’nun kronolojik sınırlarını tespit ederken , başlangıç noktası ; Milli Mücadele fikrinin ve eyleminin ortaya çıkış tarihidir. Tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak fikri ve eylemi , M. Kemal’in Samsun’a ayak basmasıyla başlamıştır.
Amasya Genelgesi ; bu fikrin ortaya konuşu , yeni bir Türk Devletinin siyasi , idari , askeri örgütlenişinin de başlangıcıdır.
Atatürk’ün ; Nutuk’a ; 19 Mayıs 1919 tarihi ile (43) başlaması , bir rastlantı değil , hiç kuşkusuz , bu tarihi gerçeği ortaya koymasıdır.
Amasya Genelgesi ile ortaya konan ve Erzurum-Sivas Kongreleri ile işlenen fikirler ve hareket , yeni bir Türk Devletinin kuruluşundan başka bir şey değildir.
Osmanlı İmparatorluğunu kurtarmaya yönelik İngiliz , Amerikan himayesi gibi politikaların ve mahalli kurtuluş çarelerinin geçersizliğini gören Atatürk’ün yöntemi , bir milli ihtilaldi.”(******) (44)
“Görülüyor ki ; Atatürk’ün hareket noktası , Osmanlıyı kurtarmak değil , tam tersine , Osmanlı’nın ömrü tükendiği için , Türk Ulusuna dayanan yeni bir Türk Devleti kurmaktır.
Bunu sağlamak içi başvurduğu yöntem açıktır.
“Osmanlı Hükümetine , Osmanlı Padişahına ve Müsliminin Halifesine isyan etmek ve bütün millet ve orduyu isyan ettirmek lazım geliyordu.”
Amasya Genelgesi ile belirlenen esaslar , bu yöntemin ortaya konmasıdır . Bu , milli ihtilal dir.
Bu genelge ile ortaya konan ve Erzurum , Sivas Kongrelerinde biçimlenen , millete malolan bu hareket ; yalnızca , düşmana karşı bağımsızlık mücadelesi değil , aynı zamanda , milli egemenlik mücadelesi idi.
Siyasi , idari ve askeri bir örgütlenme ile giderek , Padişah-Halife’nin otoritesinin yerine , Anadolu’da , ulusa dayanan yeni bir otorite geçti.
Bunun en önemli hareketi de , B.M.M. ‘nin açılışı oldu.
Egemenliğin kaynağı değişiyor ve egemenlik , İstanbul’dan Ankara’ya geçmekle kalmıyor ; Padişah-Halife’den ulusa geçiyordu.”(45) Böylece , yeni devlet kuruluyor ve Türk adı , devletin de oluyordu.
Görülüyor ki ; Türk İnkılabı’nın (Devrim-Revolution) başlangıcı , 19 Mayıs 1919’dur.”(46)
“Bizce , bu ayaklanmanın sebepleri , iki bakımdan mütalaa olunabilirler.
1.Dış Tehlike
2.İç Tasfiye Zarureti
Dış Tehlike ; Batı , Türklüğü ve Batı Türklerinin vatanını tehdit ediyordu. Düşmanlar, ta vatanın bağrına dayanmışlar , Sakarya önlerine kadar sarkmışlardı.
İç Tasfiye ; bu defa , radikal olacaktı. Hilafet ve Saltanat Kurumları atılacak , mutlaka yıkılacak ve en modern anlamıyla ekonomik , sosyal , siyasal bakımlardan , asrımızın gereğine uygun , Milli Bir Türk Cumhuriyeti kurulacaktı.(…) Görülüyor ki ; son Türk İhtilali ; akla esiveren bir kapris eseri değildir. Geçmişin ekonomik , sosyal , siyasal sebeplerine dayanan ve manasını , tarihi kader’den alan bir harekettir.”(47)
Kemalist Devrimi , tümüyle bir İhtilal olarak nitelendiren , Mustafa Kemal Atatürk’ün İktisat ve Adalet Bakanlarından Dr. Mahmut Esat Bozkurt ; “Bağımsızlık savaşları , tesadüfi bir olaydır ki , bunu , esasen anlamını bitirmiş olan Hilafet ve onun gereği olan bütün kurumlar ; – ekonomik , sosyal siyasal – bir İhtilal Vuruşuyla , yerlerini yenilerine bıraktılar. Bu , bir zorunluluktu. Ekonomik , sosyal , siyasal Türk durumu , bunu gerektiriyordu. O kadar ki ; Kurtuluş Savaşları olmasaydı bile , bu değişiklik , yine olacaktı.”(48) diyecek ve artık girilmiş bulunulan ve geri dönüşü olmayan Kemalist Devrim Süreci’ndeki doğal ve kaçınılmaz bir tarihsel akışa , diğer bir deyişle , bu sürecin İhtilal ve Harp aşamasındaki , İhtilal kısmına ve bu aşamada yeni bir devletin ( Türkiye Cumhuriyeti ) kurulmasına yönelen sürece işaret edecekti.
“Mustafa Kemal Paşa , Anadolu’ya geçeli , henüz bir ay olmuştu. Bu süre içinde , bütün orduların birlikleriyle ilişki ve bağlantı sağlanmış ve halk , elden geldiği kadar uyarılmış , ulusça örgütleşme düşüncesi yayılmaya başlamıştı. Artık , teşebbüs ve yürütme ; şahsi olmaktan çıkıp , milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak mahiyette olmalı idi. Bu maksatla , 21-22 haziran 1919 günü , tarihi Amasya Tamimi yayınlanmıştır.”(49)
“Türk İnkılabı ; önce , bir fikir olarak başlar. Bu fikir , topluma malolur , bilinçlenir ve sonra, ”Milletin İstiklalini , Yine , Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır.” bildirisinde yer aldığı üzere, Türk Milletinin Kararı şeklinde görülür.
Türk İnkılabı ; tesadüflerin , kaderciliğin sonucu değildir.”(50)
Mustafa Kemal , Amasya’da yayımladığı ”Bu genelge de ,’Milletin Bağımsızlığını , yine, Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır.’ diyerek , dayanacağı gücün , Millet İradesi olacağını belirtmiştir.”(51)
“Şevket Süreyya Aydemir’e göre ; Mustafa Kemal’in yolculuğunda ve Milli Mücadele Hareketi’nin gelişmesinde , Amasya’nın , ayrıca ve daha önemli yeri vardır. Bu da , ”mukavemet esaslarının , ilk defa , orada , yazılı bir prensipler belgesi haline getirilmiş olmasıdır.”(52)
“Amasya Tamimi ile Türk Devriminin aksiyon safhası , ihtilal , su yüzüne çıkmış , Milli Hakimiyet ve Milli İstiklale dayanan Milli Hareket , haksızlığa karşı bir isyan parolası olarak belirtilmiştir.
Amasya Tamimi ; bir İhtilal Beyannamesidir ve Anadolu’da ihtilalin başladığını göstermektedir.”(53)
Özünde , tam bir “İhtilal Bildirisi” ( İhtilal Beyannamesi ) niteliği taşıyan 22 Haziran 1919 tarihli “Amasya Tamimi” ; ”Kaçınılmaz Bir Tarihsel Akış”ın ve Kemalist Devrim ‘in İhtilal ve Harp Aşamasının en önemli başlangıç ve dönüm noktalarından biridir ve Cumhuriyete doğru uzanan gelişme sürecindeki tarihsel olaylardan oluşan bir “altın zincir” in ilk halkasını meydana getirmektedir. Bir başka deyişle ; Türkiye Cumhuriyeti’nin , varlığını borçlu olduğu Kemalist Devrim ateşinin , “ilk kıvılcımı” dır.
Prof. Dr. Halil İnalcık da ; “Tarihçi olarak , Atatürk İnkılabının , Devriminin , 1919’da , Amasya Tamimi’yle başladığı kanaatindeyim.” demektedir.
“ Amasya Tamimi’nde dikkati çeken noktalar özellikle şunlardır.”Yurdun bütünlüğü , milletin istiklâli tehlikededir” denilmekle, tehlike çanı çalmakta , alarm işareti verilmektedir. Tamimin ikinci maddesi , birinciyi tamamlamakta , İstanbul Hükümetinin aczi ortaya konularak , bu durumun, milletimizi yok olarak tanıttırdığı açıklanmaktadır. Tamimde yer alan önemli bir hüküm de, “Milletin istiklâlini , yine , milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” parolasıdır. Millî Egemenliğe ve millî bağımsızlığa yer veren bu ilke , daha sonraki tarihî gelişmelerle Türk İnkılâbının bir temel dayanağı olacaktır. Tamim , bölgesel değil , bütün ülkeyi içine alacak bir kuruluşu öngörmekte ve bu amaçla bir kongrenin toplanması gereğini belirtmektedir.”(54).
“Amasya Tamimi ; Millî Egemenliğe dayalı yeni bir Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adımdır. Türk milletine bu çağrının gerekçesini ve uygulanacak plânı açıklamaktadır. Artık , yüzyıllardır Türk milletinin kaderine hükmetmiş olan Padişah iradesine karşı , ayaklanma başlamıştır.
Nitekim ; Tamimle birlikte İstanbul’a gönderilen mektuplarda , artık , İstanbul’un , Anadolu’ya egemen değil , bağımlı olmak zorunda olduğu belirtilmiştir. Ordunun ; Amasya’da alınan kararların uygulanması ile görevlendirilmesi , artık , ordunun da ihtilâlin içinde yer aldığını göstermesi bakımından önemlidir.”(55)
“Tamim ; millet gerçeğine dayanarak alt üst olan düzenin yerine , yeni bir düzeni öngörmektedir. “İstiklâl” ; bu yeni düzenin parolası , millî iradeye dayanan “Millî Hakimiyet” ilkesi de , gücüdür.”(56)
“Amasya Tamimi ; Milli Mücadele’nin en mühim hadisesidir. Batılı yazar ve devlet adamları , bu belgeye , “Bağımsızlık Beyannamesi” demektedirler. Ne şekilde vasıflandırılırsa vasıflandırılsın , Amasya Tamimi ; Türk Milletine , milli hakimiyeti eline alması hususunda bir davettir. Amasya Tamimi , milli hakimiyetin temelidir.
Bu tamim ile Milli Mücadele’nin aksiyon safhası başlamıştır. Tamim , bir ihtilal beyannamesidir. Yeni bir milli devletin kuruluş beyannamesidir.
Netice olarak ; İstiklal Mücadelemiz , Milli Mücadelemiz , Amasya Tamimi ile başlamıştır. Onun temelleri üzerine inşa edilmiştir denilebilir.”(57)
Emperyalizme karşı Ulusal Bağımsızlık Savaşı Bayrağının , Türk ve Dünya Tarihi Semalarına , ilk defa çekilişinin bir ifadesidir.
“Amasya Tamimi’nin bir diğer önemi de ; Türk Milliyetçiliği akımının , inkılâbın bir temel prensibi olarak değerlendirilmiş olmasıdır. Milliyetçilik , Amasya Tamimi’nden itibaren millî mücadelenin esası , özü , temel yapısı olmuş , milleti harekete getiren , ona millî şuur ve vicdanının sesini duyuran , politik tutumun hedeflerini gösteren prensip olmuştur.(58)
Tamim , ruhunda ; kuruluş sürecine girilen ilk Türk Ulus-devletinin kuruluş felsefesinin temellerini oluşturacak olan “Tam Bağımsızlık” ve “Kayıtsız ve Şartsız Ulusal Egemenlik” esaslarını taşıyordu. Bu özelliği ile ; kısa bir süre sonra toplanacak olan Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin de felsefi temellerini oluşturacaktı.
“Türk Devrimi”nin sırmalar saçan altın güneşi olan Amasya Tamimi ; temellerinde ; yukarıdaki esaslara dayanan Ulusal , demokratik , devrimci ve anti-emperyalist nitelikler taşımaktadır.
Kanımca ; tüm bu niteliklere ek olarak , Büyük Devrimci Önderimiz ve Devletimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ; Kemalist Devrimin Çağdaş Uygarlık hedefine yönelik olarak , Tam Bağımsızlık ve Kayıtsız ve Şartsız Ulusal Egemenliğe dayanan yeni bir devlet kurmak amacıyla izlediği İhtilal Stratejisinin ve bu strateji içinde “Laiklik Süreci”nin ilk adımını , “Laiklik İnkılabı”ndan (“Laiklik Yasaları”) yaklaşık beş yıl önce , Samsun’a çıkışının hemen ardından bir “İhtilal Bildirisi
( Beyannamesi )” niteliğinde yayımladığı , 22 Haziran 1919 tarihli “Amasya Tamimi” ile atmıştır.
Bu tamimde yer alan , “Ulusun İstiklalini , yine , Ulusun Azim ve Kararı kurtaracaktır.” cümlesinin özünde ve temelinde ; o zamanki siyasal konjonktürün bir gereği olarak , ilk defa örtülü bir şekilde ifadesini bulan ve egemenliğin ulusa ait olması gereğini belirten bir “Ulusal İrade” ve onun tecellisi olacak olan “Ulusal Egemenlik” kavramları ile ; artık , Tanrısal kökenli olduğu kabul edilen Sultan ( Padişah ) – Halife İradesinin ve Egemenliğinin tanınmadığı “yok” sayıldığı , Ulus İradesinin ve Ulus Egemenliğinin , onun üzerine çıkarıldığı belirtiliyordu.
Yine Mustafa Kemal ; bazı konuşmalarında ,“Devrim” anlamında olmak üzere kullandığı , “İnkılap” kavramını , daha sonraki yıllarda yapacağı bir konuşmasında , ihtilal aşamasını da kapsayacak bir şekilde , şu şekilde tanımlayacaktı : “Türk İnkılabı nedir ? Bu inkılap kelimesi , ilk anda belirlediği İhtilal anlamından başka , ondan daha geniş bir değişikliği kapsar.
Bugünkü devletimizin şekli , yüzyıllardan beri süregelen eski şekilleri ortadan kaldıran en gelişmiş yöntem olmuştur.Türk Ulusunun hayatının akışında oluşturduğu bu değişiklikler , herhangi bir ihtilalden çok fazla , çok yüksek olan en muazzam inkılaplardandır.”(59)
Dr. Mahmut Esat Bozkurt ; “Atatürk İhtilali” adlı eserinde , sonsuzluğa değin her zaman geçerli olan ve geçerli olacak olan ve benim de yürekten katıldığım şu tarihsel gerçekleri ifade edecekti :
“İhtilallerde başarı ; zeka ve bilgi ile eş olarak yürür. Tarih diyor ki ; büyük şeflerin , eserleri de büyüktür. İhtilallerin genişliği ve kavrayışı , şeflerin kafalarının dışa yansımasıdır.
1919 Türk İhtilali ; Atatürk’ün Kafasının fotografisinden başka bir şey değildir.
O ; modern milletler karşısında , bin yıl geri kalmış bir ulusu , bir hamlede , bin yıl ileri götüren bir zeka ve bilgi idi.Bin yıl , diyorum. Bu bir hayal değil , hayalleri geçip aşan bir hakikattir.”(60)
“Gazi Mustafa Kemal ; Türk Milletinin önünde ilerleyen bir zafer bayrağıdır. Bu bayrak , bugün de , yarın da , öbür gün de , bütün güçlükler üstünde yükselecek ve
hep yenecektir.
Ben ; dün kü yeniş ve yenilişi yaşadım. Ben ; dün kü yeneni ve yenileni gördüm.
Yenen; hep yücelen , yücelen….ve sonra , yayından fırlamış alevden bir ok gibi karanlıkları yakan şefiyle , Türk Milleti idi.
Yenilen ; onun yürüyüşüne karşı koymak isteyen bütün bir dünya oldu!
Yaklaşmakta olan yarınlar için de , yenecekleri ve yenilecekleri bugünden görüyorum.
Yenecekler ; dünkü yenenler ; yenilecekler , gene büyük yürüyüşün önüne çıkmak isteyen bahtsızlar olacaktır.
Bu kadar inanıyorum. Siz de inanınız !
Gün ; bütün eserleriyle , bütün varlığıyla , inancın verimidir.”(61)
Birkaç ay sonra , Heyet – i Temsiliye Reisi ( Temsilciler Kurulu Başkanı ) olarak , Osmanlı Hükümetinin Temsilcisi olan Heyet Başkanı Bahriye Nazırı Salih Paşa ile imzalayacağı 22 Ekim 1919 tarihli Amasya Protokolü’nün hemen ardından , Mustafa Kemal Paşa ; daha Amasya’da iken , 24 / 25 Ekim 1919 tarihlerinde , Gazeteci Ruşen Eşref ile yapacağı ve adeta , bu günlere de ışık tutacak olan konuşmasının bir bölümünde , şunları söyleyecekti :
“Ulusun kendi yaşamını kurtarmak , kendi türeli ( hukuksal ) hakkını savunmak için çıkardığı sese katılmak , kendini bilen her yurttaşın görevidir. Eğer , bu ulus , bu yurt parçalanacak olursa , bu şerefsizliğin kalıntıları altında , şunun bunun kişisel şerefi de parça parça olur.
Biz ; o genel şerefi kurtarabilmek için harekete gelen ulusa , ruhumuzla katıldık. Bu katılmaya engel olabilecek rütbeleri , mevkileri de , genel şerefi kurtarmağa yönelmiş bir erek (amaç) uğruna feda ettik.”
“Devletin bütünlüğünü ve ulusun egemenliğini tehdit eden , türeli olmayan birtakım tutkular , topraklarımıza hiç bir hakka dayanmadan yapılan saldırılar ; tehlike karşısında, ulusa , birleşmek gereğini duyurmuştur.”(62)
İttihat ve Terakki Partisini , ulusumuzun gereksinmelerine ve karakterine uymayan , istilacı bir siyaset izlemekle suçladıktan sonra da , şunları söyleyecekti :
”Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti”nin emeli ise ; o siyasetten dolayı bu duruma gelen zavallı yurdu ve topraklarını , türeli olmayan emperyalizm ve sömürge siyasetleriyle istilaya , parçalamağa çalışan yabancı ve saldırgan kuvvetlere çiğnetmemektir.”
“Bizim istediğimiz şey ; bugüne değin , hakkından yoksun yaşatılan , varlığına önem verilmeyen ulusun , yaşamağa , genliğe (refaha) hak kazanmış bir kuvvet olduğunu, hükümetimize ve hükümetlere anlatmaktır.
Bugün , dünya , Sosyal Devrimler geçirmektedir. Bu alanda kazanılan başarılar , zorbalar ve bananecilere kabul ettirilen haklar , savaş alanlarındaki utkular (zaferler) kadar , hatta , daha önemlidir.”(63)
Mustafa Kemal Paşa’nın , yukarıda belirtilen “Söylev”’inin bir bölümünde dile getirdiği ve emir subayı Cevat Abbas Bey’e , 21 / 22 Haziran 1919 gecesi Amasya’da söyleyip yazdırdığı “Amasya Tamimi “’nde yer alan ilk 4 madde ve yine Mustafa Kemal Paşa’nın ; tekrar geldiğinde , henüz Amasya’da iken , 24 / 25 Ekim 1919 tarihlerinde Gazeteci Ruşen Eşref ile yaptığı yukarıdaki konuşmasının bir bölümünde söyledikleri ile ortaya koyduğu durum tespitlerinin ; son yıllarda , dünya da yaşanılan siyasal konjonktürün çizdiği panorama olarak , Emperyalizm tarafından , Küreselleşme ( Globalleşme ) Politikaları adı altında “Yeni Dünya Düzeni ( Novus Ordo Seclorum ) Projeleri olarak sunulan , ama aslında , dünya’nın enerji coğrafyalarında yer alan ulus-devletleri bölme-parçalama ve taksim ( paylaşma ) faaliyetleri olan , Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP ) – Eski adı ile Büyük Ortadoğu Projesi ( BOP ) ve Avrupa Birliği Projesi ( AB ) gibi girişimlerin uygulamaya sokuldukları ve büyük bir hızla halen uygulanmakta oldukları günümüzün ortam ve koşulları itibariyle , jeo-politik konumu bir Ortadoğu enerji coğrafyasında olan yurdumuzun ve ulusumuzun geleceği açısından da , tıpkı o günlerdeki gibi , ne yazık ki ; gerçekliklerini ve geçerliliklerini , bugün de , yeniden ve aynen kazandıkları görülmektedir.
O günlerde olduğu gibi , bu günler de ; “yurdu ve topraklarını ; hukuka uygun olmayan emperyalizm ve sömürge siyasetleriyle istilaya , parçalamağa çalışan yabancı ve saldırgan kuvvetlere çiğnetmemek” için , yine , “Durum’dan vazife çıkarma…” günleridir.
Bu günler ; “Amasya Tamimi “’nin , ne amaçla ve kimlere karşı mücadele için hazırlandığının ve yayımlandığının gerçek nitelikleri ile idrak edilerek , bu tamim de yer alan ilk 4 madde’nin ve ”Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin emelinin ; dünya da yaşanılan siyasal konjonktürün çizdiği yukarıdaki panorama göz önüne alınarak , yurdumuzun ve ulusumuzun , benzer ortam ve koşulları yaşadığı bu günlerde, değerlendirilmelerinin yeniden yapılmalarının çok gerekli olduğu günlerdir.
Ancak bu gerekler yerlerine getirildikleri zaman ; tarih’teki haklı ve onurlu yerini zaten almış bulunan “Amasya Tamimi” ile ”Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin emeli ; tarih’ten günümüze taşınarak , yeni bir dinamizm kazanacaklar ve “Türk Devrim Tarihi”nden gelen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine saçtıkları sırmaları daha da güçlendirerek , aydınlanmayı artıracaklar ve yeni bir sinerji yaratacaklardır.

A. Sami SEZER

Kaynaklar
(1) İstiklalmahkemesi Ya İstiklâl Ya Ölüm! - 19 Mayıs 1919
(2) Dagobert .von Mikusch , “Gazi Mustafa Kemal Asya ile Avrupa Arasındaki Adam” , Çev : Esat Mermi Erendor ,
1.B. , İstanbul 1981
(3) Şevket Süreyya Aydemir , ”Tek Adam Mustafa Kemal” , C.2 , Evrim Matbaacılık , İstanbul 1986
(*) Nutuk , 22.
(**)Rauf Orbay’ın , Kazım Karabekir’e gönderdiği 4 Temmuz 1941 tarihli mektup .
Bkz. Karabekir , İstiklal Harbimiz , 1100-1
(***)Tansel , II , 8.
(****) Erikan , 315
(4) Andrew Mango , ”Atatürk , ”Medya Ofset , 1.B , İstanbul 2000
(5) a.g.e.
(6) Şevket Süreyya Aydemir , a.g.e.
(7) Paraşkev Paruşev , “Atatürk” , Çev : Naime Yılmaer , Başaran Matbaası , İstanbul 1981
(*****) Zapteden : Hürrem Arpacıoğlu
(8) Şevket Süreyya Aydemir , a.g.e.
(9) http://www.forumturka.net/forum/archive/index.php/ > Tarih – Kültür – Sanat >
Atatürk Köşesi & & Türk Tarihi > Atatürk ‘ ün Hayatı
(10) Paraşkev Paruşev , a.g.e.
(11)Toktamış Ateş ,”Türk Devrim Tarihi”3.B.,Güryay Matbaacılık ,İstanbul 1984
(12) Mustafa Kemal Atatürk , Söylev ”Nutuk” , 3.B. , Dil Derneği Yayını , İstanbul 1998
(13) Ahmet Mumcu , “Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi” I. , Editör : İhsan Güneş , Ünite 1-15 ,
AÜ AÖF Yayını , Eskişehir 1997
(14) Dagobert Von Mikusch ,”Gazi Mustafa Kemal , Avrupa İle Asya Arasındaki Adam”
(15) Dagobert Von Mikusch , a g e.
(16) Sabahattin Selek , ”Anadolu İhtilali” , C.1, İstanbul 1987
(17) Sabahattin Selek , a.g.e.
(18) http://www.forumturka.net/forum/archive/index.php/ > Tarih – Kültür – Sanat >
Atatürk Köşesi & & Türk Tarihi > Atatürk ‘ ün Hayatı
(19)Gazi M. Kemal Atatürk , ”Söylev”, 3.B. , Kısaltarak Basıma Hazırlayan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ,
Erdini Basımevi , İstanbul 1979
(20)Gazi M. Kemal Atatürk , ”Söylev”, 3.B. ,
(21)Gazi M. Kemal Atatürk , ”Söylev”, 3.B. ,
(22) http://www.forumturka.net/forum/archive/index.php/ > Tarih – Kültür – Sanat >
Atatürk Köşesi & & Türk Tarihi > Atatürk ‘ ün Hayatı
(23) ”Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı ve Kurtuluş Savaşı’nın Başlatılmasına Dair Belgeler”,
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı Yayını”, Ankara 1999
(24) http://www.forumturka.net/forum/archive/index.php/ >Tarih -Kültü -Sanat >
Atatürk Köşesi & & Türk Tarihi >Atatürk ‘ün Hayatı
(25) Sabahattin Selek,”Anadolu İhtilali”,C.1,İstanbul 1987
(26) H.C.Armstrong , ”Bozkurt” , Çev:Gül Çağalı Güven ., 5.B., Yaylacık Matbaası , İstanbul 1997
(27) Şevket Süreyya Aydemir , a.g.e.
(28) Lord Kinross , ”Atatürk , Bir Milletin Yeniden Doğuşu” ,10.B. ,İstanbul 1988
(29) Falih Rıfkı Atay , ”Çankaya” , Sena Matbaası , İstanbul 1980
(30) Ş. S. Aydemir , a.g.e.
(31) Toktamış Ateş , a.g.e.
(32) Ahmet Mumcu,”Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi”,İstanbul 1979
(33) a.g.e.
(34) Prof. Dr.Hamza Eroğlu
(35) Sabahattin Selek,”Anadolu İhtilali”,C.1,İstanbul 1987
(36) Ahmet Mumcu, a.g.e.
(37) Prof. Dr.Hamza Eroğlu
(38) Ayfer Özçelik , ”Ali Fuat Cebesoy ” , Feryal Matbaası , Ankara 1993
(39) http://www.forumturka.net/forum/archive/index.php/ > Tarih – Kültür – Sanat >
Atatürk Köşesi & & Türk Tarihi > Atatürk ‘ ün Hayatı
(40) İsmail Anapa , ”Günümüzün Diliyle Atatürk’ün Söylevleri” , Şafak Matbaası , Ankara 1971
(41) Ş. Süreyya Aydemir , a.g.e.
(42) Gazi M. Kemal Atatürk , ”Söylev”, 3.B. , Kısaltarak Basıma Hazırlayan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ,
Erdini Basımevi , İstanbul 1979
(43) Ergün Aybars , “Ulusal Laik Sosyal hukuk Devleti Atatürkçülük ve Modernleşme” , 1.B. , Ercan Kitabevi ,
İzmir 2000
(******) Tevfik Bıyıklıoğlu , “ Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hukuki Statüsü ve İhtilalci Karakteri” , Belleten ,
C. XXIV , s.96 , Ankara 1960
(44) Ergün Aybars , a.g.e.
(45) a.g.e.
(46) a.g.e.
(47) Mahmut Esat Bozkurt , ”Atatürk İhtilali”, 3.B.,Sistem Ofset , İstanbul 1995
(48) a.g.e.
(49) Prof. Dr.Hamza Eroğlu
(50) Prof. Dr.Hamza Eroğlu , ”Türk İnkılabının Milli ve Evrensel Değeri” “Atatürk ve Türk Toplumu”
H. Eroğlu – İ. Gönülal – M. Arıkan , Ankara 1981
(51)”Atatürk’ün Samsuna Çıkışı ve Kurtuluş Savaşının Başlatılmasına Dair Belgeler ,
”Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayını , Ankara 1999
(52) Prof. Dr.Hamza Eroğlu
(53) Prof. Dr.Hamza Eroğlu
(54) Hasan Köni ,; “Millî Egemenlik Kavramının Batıda ve Türkiye’de Gelişimi”, Millî Egemenlik Kavramının Fikri Gelişmesi,
( Panel ), 19 Mayıs Üniversitesi, Samsun 22 Nisan 1986,TBMM Kültür,Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları,Ankara, 1986.
(55) Rıfat Önsoy,; “Türklerde Millî Egemenlik ve Atatürk”, Atatürk ve Millî Egemenlik Paneli ( Bildiriler ) , M. Kemal
Üniversitesi Yayınları, Antakya, 1994.
(56) Kazım Öztürk,; Atatürk’ün TBMM Açık ve Gizli Oturumlarındaki Konuşmaları , C.II ,Kültür Bakanlığı Yayınları ,
Ankara 1990.
(57) İ.Cahit Ertan , “Milli Mücadele’de Amasya “ Sempozyumunu Açış Konuşması , “Milli Mücadele’de Amasya “
Sempozyumu , Eser Matbaası , Samsun 1986
(58) Mehmet Şahingöz , İzmir , İstanbul ve Maraş’ın İşgaline Tepkiler , Doktora Tezi , (A.Ü. T.İ.T.E.) ,
Ankara, 1986.
(59) Mustafa Kemal , 5 Kasım 1925 , Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I
(60) Mahmut Esat Bozkurt , ”Atatürk İhtilali” , 3.B. , Sistem Ofset , İstanbul 1995
(61) Mahmut Esat Bozkurt , a.g.e.
(62) İsmail Anapa , a.k.
(63) a.k.

This image has been resized.Click to view original image

Kaynak :Hikmet Özdemir , “Amasya Belgelerini Yeniden Okumak” ,T.C.Amasya Valiliği Kültür Yayınları No: 7 , Yusufcuk Bas. Yay. Tan. Hiz. , Ankara 2004



This image has been resized.Click to view original image

Ek2

This image has been resized.Click to view original image

EK 3

This image has been resized.Click to view original image


This image has been resized.Click to view original image

Kaynak :Hikmet Özdemir , “Amasya Belgelerini Yeniden Okumak” ,T.C.Amasya Valiliği Kültür Yayınları No: 7 , Yusufcuk Bas. Yay. Tan. Hiz. , Ankara 2004

This image has been resized.Click to view original image

Kaynak :Hikmet Özdemir , “Amasya Belgelerini Yeniden Okumak” ,T.C.Amasya Valiliği Kültür Yayınları No: 7 , Yusufcuk Bas. Yay. Tan. Hiz. , Ankara 2004
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri