
Mondros Mütarekesinin hemen ardından, emperyalist bir işgale uğrayan ülkemizde , “Mustafa Kemal; görünürdeki sıkı işbirliği havasına rağmen, millî direnme arttığı nispette müttefikler arasında çıkar çatışmalarının kaçınılmaz olacağı kanısındaydı. Bunlardan İtalya; İzmir’in Yunanistan’a verilmesinden, harp sonrası meselelerde ikinci plâna itilmekten kırgındı. Fransa ; Suriye ve Lübnan’a el koymakla Yakındoğu’da bir dereceye kadar tatmin edilmişti. Fakat , onun için hayatî olan mesele , kendi doğu sınırlarının güvenliği , yani , Almanya Barışının , Fransa’nın görüşleri doğrultusunda gerçekleşmesidir. Bu konuda İngiltere ile tam bir görüş birliği olduğu söylenemezdi. Dolayısıyla , Yakındoğu’da , İngiliz Siyaseti paralelinde sonuna kadar gideceği şüpheliydi. Ortada ; Yunanistan’ı Anadolu Macerasında destekleyecek güç olarak , İngiltere kalıyordu. Fakat , İngiliz Halkı , harp yorgunudur. Yeni bir savaş macerasına karşıdır. Barış hedeflerine , Yunan Ordusunu kullanarak ulaşmak hesabı içindedir. Dolayısıyla , Yunan Ordusu yenilgiye uğratılırsa , Türkler , arzu ettikleri âdil barışa erişebileceklerdir. Mustafa Kemal , derin sezişi ile bunu görmüş ve mücadele stratejisini buna göre yürütmüştür.
Mustafa Kemal Paşa ; Millî Mücadele’nin yürütülmesinde Türk Halkının yurtseverliğine güvenmektedir. Bu halk ; yorgun ve yoksuldur. Fakat , toprağına bağlı ve gurur sahibidir. Yabancı egemenliği görmemiştir. Her şeyden önce , istiklâline âşıktır. Adil bir barış yerine ; kan , gözyaşı , yabancı boyunduruğu geldiğini görmüş ve her yerde silâha sarılmıştır. İşte , Mustafa Kemal ; bu halkla , mutlu sonuca ulaşacağı inancındadır. Bunun için ; önce , mevcut askerî birliklerde görüş birliği sağlamak , halkı örgütlemek , İstanbul’la ilişkileri , buna göre aşamalı olarak yönlendirmek düşüncesindedir.” (1)
İşte bu düşünce ile , Mustafa Kemal Paşa ; IX. Ordu Müfettişi olarak , Emperyalist İşgalin yurdun dört bir tarafına yayıldığı ve emperyalizmin maşaları olan Ermeni Ordusunun , Doğu Anadolu Bölgesine yönelik tehdit ve saldırısını ; Yunan Ordusu’nun ise , Ege Bölgesinde , Anadolu’nun içlerine doğru tehdit , saldırı ve ilerleyişini sürdürdüğü ve bunlara karşı silahlı mücadele için yerel direniş hareketlerinin ; diğer bir deyişle Kuvay-ı Milliye ( Ulusal Kuvvetler ) adı verilen milis birliklerinin teşkil edilme ve silahlı karşı koyma hareketleri ve bu birliklerin hukuki mücadeleleri için Redd-i İlhak , Müdafaa-i Hukuk-u Milliye , Muhafaza-i Hukuk-u Milliye , Müdafaa-i Vatan ve Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetlerinin kurulma , hukuken faaliyete geçme hareketlerinin başladığı günlerde , İstanbul ’dan Samsun’a , oradan Havza’ya gelecekti.
Bu günlerde ; “İstanbul’daki yüksek komiserliklere , Anadolu’daki gözetim subaylarından peş peşe gelen raporlar , Türk Halkında , olağandışı bir kıpırdanmayı ve Milli Bir Hareket’in ansızın alevlendiğini haber vermekteydi.
Yapılan saptamalara göre , tehlikeli boyutlar arz eden bu çalışmaların ardındaki sistemli dürtünün nereden geldiği , şüpheye yer bırakmayacak şekilde belli olmuştu. İtilaf Devletlerinin yetkilileri , ortalığı yatıştırmak için gönderilen adam hakkında yanılmış olduklarını , kısa sürede anladılar ve Babıali’den , Müfettiş Paşanın , derhal geri çağrılmasını istediler.”(2)
Daha Havza’da iken ; “Amasya Yolculuğu için bazı ön hazırlıklar da yapılmıştır. Çünkü , artık , her şey halkla yürüyecekti. Onun için , daha önce , Amasya’dan Havza’ya , Amasya’nın ileri gelenleri çağırılır. Gelen heyetin başında , Amasya Müftüsü vardır. Bu heyet , Mustafa Kemal’in , halk’a davetine ilk ses veren heyettir. Havza da , civar köyler halkından Yürgeçpaşazade Camii konuşmalarına inenler olmuştu. Fakat , Mustafa Kemal’in davetine , bir Vilayet Merkezinden , heyet halinde ilk defa Amasya’dan gelinmiştir. Amasyalılar , bu heyet azalarının isimlerini hala hatırlarlar: Müftü Hacı Tevfik Efendi , Topçuzade Ali Bey , Mehmet Karan Bey , Ali Hikmet Bey , Topçuzade Mustafa Bey , Miralayzade Hamdi Bey , Yörgüçzade Rasim Bey ve diğerleri….Mustafa Kemal , gerek ilk defa Havza ve Amasya’da , gerekse daha sonra ve Milli Hareket boyunca diğer şehir ve bölgelerde , halkın öncüleri olarak elbette ki ayan , eşraf , ulema ve mütehayyizanla ( ileri gelenlerle ) karşılaştı. Onlarla bağdaştı. Mahalli aydın ; eşraf , ulema ve mütehayyizan tabakasının içinde ve seyrek olarak önünde , halk hareketinin aktif unsurları oldular.”(3)
Burada ; Mustafa Kemal Paşa tarafından , Havza’dan sonra , neden , başka bir yer değil de Amasya seçilmişti ? sorusu akla gelebilir. Bu konu ile ilgili olarak , “Altı günlük Nutk’unda, Mustafa Kemal , esrarengiz bir biçimde “bazı zorlayıcı sebepler dolayısıyla” Havza’dan ayrılmak zorunda kaldığını söylemiştir. (*) Daha sonraları , Rauf ( Orbay ) ; Mustafa Kemal’in ; Harbiye Nazırlığından , 8 Haziranda , kendisini geri çağıran telgrafı alınca , iç kesimlere yolculuk yapmasını önlemek için bir İngiliz Müfrezesinin gönderilebileceğinden kuşkulandığını açıklayacaktı.(**)
Böyle bir tehlikeden kaçınmak amacıyla , Mustafa Kemal , 12 Haziran da (***), kimseye haber vermeden , Yeşilırmak Vadisinde yer alan şirin ve önemli bir Müslüman yerleşim yeri olan Amasya’ya gitmeye karar vermişti. Refet ’in ( Bele ) 3. Kolordusuna bağlı 5. Kafkas Tümeni , kasabada konuşlandığından dolayı , burada , kendini güven içinde hissedebilirdi.(****) Ko(4)numu (5) pek sağlam değilse bile , 3. Ordu Müfettişi Unvanıyla , bölgedeki en kıdemli komutandı.” “Söylev” ( Büyük Nutku )’nde , bu konu ile ilgili olarak ; bazı çevrelerce bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yanlış ifade edildiği gibi , tek ve özel hiç bir neden göstermeyecek ve genel bir ifade ile , ”(….) benim , bazı zorlayıcı nedenlerden dolayı , hemen , Havza’dan ayrılıp Amasya’ya gitmem gerekmişti.” diyecekti. Zira , onun için önemli olan , Sultan ve İstanbul Hükümetinin denetiminden ve İşgal Kuvvetlerinin etkisinden uzak yerlerde , Ulusal Bir Direnişi örgütleyebilmekti.“(…..) İstanbul Hükümetine güvensizliğini , İstanbul Hükümetinin niyet ve teşebbüsleriyle , milletin istek ve menfaatleri arasında birlik olmadığını , Mustafa Kemal , ilk defa ve açıkça , Havza’da ilan etti.”(6)
Diğer taraftan ; “Havza’da bulunan yabancı güçler , Mustafa Kemal’in tutumundan oldukça rahatsız olmuşlardır , bu durum karşısında , o da , Amasya’ya geçmek zorunda kalır.”(7)
“Havza’dan hareket eden Mustafa Kemal ; aynı gün , 12 Haziran 1919 da Amasya’ya vardı. Havza’da onunla konuşup Amasya’ya dönen heyet , Mustafa Kemal’in , şehirlerine geleceği haberini Amasya’ya ulaştırmışlardı. 12 Haziranda , halk , onu , şehrin giriş tarafında , Gezirlik’te bekledi. Mustafa Kemal Heyetini getiren vasıtalar , saat 17’de göründü. İlk karşılaşma ve selamlaşmalardan sonra , Belediyeye gidildi. Orada , Belediyenin balkonundan , Mustafa Kemal , halk’a karşı ilk konuşmasını yaptı. Bu balkonda konuşan adam , artık , ne padişahın kulu , yaveri ; ne İstanbul Hükümetinin sözcüsü ; ne de sadece bir askerdir. Anadolu toprağına girdikçe , o , Anadolu halkıyla gittikçe kaynaşıyordu.