Cumhuriyet Dönemi Raylı Sistemlerin Tarihsel Gelişimi

Atatürk Dönemi Demiryolu Politikasına Bir Bakış
Türkiye  Cumhuriyeti kurulduğunda ülkedeki  ulaştırma imkânları, ülke  ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak ve  oldukça kötü durumdaydı.  Yolsuzluk ve taşıma araçlarının azlığı ülkenin  en önemli sorunuydu.
Ülkede  tamamı yabancılar tarafından inşa  edilmiş 4112 kilometre uzunluğunda  demiryolu vardı. Yabancı şirketlerin  işlettiği bu demiryollarında  taşımacılık çok pahalıydı.
Ülkenin yol ihtiyacı  daha Milli Mücadele  yıllarında ele alınmaya başlandı. Yapımına Birinci  Dünya Savaşı  yıllarında başlanan ve 80 kilometresi yapılan,  Ankara-Sivas hattının  inşasına devam edilerek 127. kilometredeki  İzzettin İstasyonu’na kadar  dar bir demiryolu yapıldı.1 Karayollarının  geliştirilmesi  için 21 Şubat 1921’de kabul edilen “Tarik Bedeli  Nakdisi” Kanunu ile  18-60 yaşları arasındaki erkekler yol vergisine  tâbi tutulmuşlardır.2
Milli Mücadele başarıya  ulaşıp da  bağımsızlık kazanıldığı zaman ülke geri kalmışlığının  yanında, bir de  savaş nedeniyle tahrip olmuştu. Hem geri kalmışlığı  yenmek, hem de  tahrip olmuş ülkeyi yeniden imar etmek için büyük ve  geniş bir çalışma  programına ihtiyaç vardı. İşte bu düşüncelerle  ülkenin iktisat  politikasını tespit etmek için İzmir’de toplanan  İktisat Kongresi’nde  ulaştırma sorunu oldukça geniş bir biçimde ele  alındı. Mustafa Kemal  Kongre’yi açış konuşmasında “Memleketimizi,  bundan başka  şimendiferler ile üzerinde otomobiller çalışır şoseler ile  şebeke haline  getirmek mecburiyetindeyiz. Çünkü garbın ve cihanın  vesaiti bunlar  oldukça, şimendiferler oldukça, bunlara karşı merkepler  ile, kağnı ile,  tabiî yollar üzerinde müsabakaya çıkmanın imkânı  yoktur”3 diyerek ulaşım ve ulaşım araçlarının önemine değinerek ulaştırma alt yapısının geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir.


Ülkenin topyekün kalkınmasını hedefleyen   yöneticiler İktisat Kongresi kararları doğrultusunda, ülkenin   gelişmesinin ana unsurlarından birisinin de ulaştırma alt yapısı olduğu   görüşünden hareketle, başta demiryolları olmak üzere ulaşım  imkânlarının  geliştirilmesi için çalışmalara başlamışlardır. 1923 Umuru  Nafıa  programında ülkeyi doğu-batı yönünde geçen ve şube hatlarıyla  merkez ve  limanlara bağlanan demiryolu ağı planlanmıştır.4
Ancak  Milli Mücadele’nin başından 22 Nisan  1924’e kadar geçen sürede milli  bir ulaşım politikasından bahsedilemez.  Bu dönemde özellikle demiryolu  politikası liberal esaslara dayanıyordu.5  Demiryolları gibi büyük  sermayelere ihtiyaç duyulan bayındırlık  işlerinin milli sermaye ve  milli teşebbüsle başarılması mümkün  görülmüyordu. 
 Büyük  önem verilmekte olan demiryollarının bir an evvel  gerçekleştirilmesi  için ülkenin bağımsızlığına zarar vermemek ve mevcut  kanunlara uymak  şartı ile yabancı sermayeye izin verilmişti.
Büyük  önem verilmekte olan demiryollarının bir an evvel  gerçekleştirilmesi  için ülkenin bağımsızlığına zarar vermemek ve mevcut  kanunlara uymak  şartı ile yabancı sermayeye izin verilmişti.
 Büyük  önem verilmekte olan demiryollarının bir an evvel  gerçekleştirilmesi  için ülkenin bağımsızlığına zarar vermemek ve mevcut  kanunlara uymak  şartı ile yabancı sermayeye izin verilmişti.
Büyük  önem verilmekte olan demiryollarının bir an evvel  gerçekleştirilmesi  için ülkenin bağımsızlığına zarar vermemek ve mevcut  kanunlara uymak  şartı ile yabancı sermayeye izin verilmişti.Bu  düşünceyle Ankara’dan başlayarak Akdeniz  ve Karadeniz’e ulaşmak  kaydıyla, Doğu Anadolu’dan Musul’a kadar  yaklaşık 4000 kilometrelik bir  demiryolunun inşası için Amerikalı  Chester ile imzalanan sözleşme 9  Nisan 1923 günü TBMM tarafından  onaylandı.6 Yine aynı düşünceyle  Lozan’da, Türkiye’de daha önce imtiyazla demiryolu yaparak işleten  şirketlerin statüleri kabul edilmişti.7 Ancak Osmanlı döneminde olduğu  gibi yabancı siyasi etki ve nüfuzlarına yol açacak herhangi bir görüşe  hayat hakkı verilmedi.
Türkiye Cumhuriyeti  kurulduğunda Tablo l’de  görüldüğü gibi ülkede 4112 kilometre demiryolu  vardı. Bu  demiryollarından 3756 kilometresi imtiyazlı yabancı şirketler  tarafından  inşa edilmişti. Doğu Anadolu’daki 356 kilometre demiryolu  ise işgal  yıllarında Ruslar tarafından inşa edilmişti.
Hattın Adı  Genişliği (m)  Uzunluğu (km)         Anadolu Hattı1  Normal (1.435)  1032       Bağdat Hattı  Normal  (1.435)  966        Adana-Mersin Hattı  Normal (1.435)  68        İzmir-Kasaba Hattı  Normal (1.435)  703       İzmir-Aydın Hattı  Normal  (1.435)  609       Şark Demiryolları  Normal (1.435)  337         Mudanya-Bursa Hattı  Dar( 1.050)   41       Erzurum-Sarıkamış Hattı  Dar  (0.750)   232       Sarıkamış-Sınır Hattı  Geniş (1.524)  124       Toplam    4112
Tablo 1:1923 Yılında Türkiye’deki Demiryolları
** Askeri amaçlarla inşa edilen Ankara-Yahşihan-İzzettin arasındaki 127 km.’lik dar demiryolu tabloya dahil edilmemiştir.
Kaynak: İstatistik Umum Müdürlüğü 1928 istatistik Yıllığı
Yabancı  şirketler tarafından inşa edilen ve  bir ağaç görüntüsünde limanlardan  iç bölgelere uzanan bu demiryolları  ülke çıkarlarından ziyade,  emperyalist devletlerin çıkarlarına göre inşa  edilmişlerdi.  İzmir-Kasaba hattı İzmir’den Afyon’a, şube hattıyla da  Soma üzerinden  Bandırma’ya ulaşıyordu. İzmir-Aydın hattı ise, Denizli ve  Dinar  üzerinden Eğridir’e kadar uzanıyordu. Anadolu hattı ise,  Eskişehir  üzerinden Ankara ve Konya’ya ulaşıyordu. Konya’dan başlayan  Bağdat  hattı Adana üzerinden Irak’a geçiyordu. Şark demiryolları da  ülkenin  Avrupa ile bağlantısını sağlıyordu. Ruslardan kalan   Erzurum-Sarıkamış-Sınır demiryolu hattının haricinde Ankara’nın   doğusunda demiryolu yoktu.
4112  kilometrekarelik demiryolunun ülkenin  ulaşım ihtiyacını karşılaması  mümkün değildi. Üstelik ülkenin büyük bir  bölümünde demiryolu  bulunmuyordu. Bu sebeplerle Cumhuriyetin ilk  yıllarından itibaren  ulaşım sorununa 19. yüzyılın en etkili ve güvenilir  ulaşım sistemi olan  demiryolları ile el atıldı.


Milli Mücadele’den bağımsız bir devlet  olarak  çıkan Türkiye Cumhuriyeti, demiryolu politikasını ülke  çıkarlarına  uygun bir şekilde belirleyecek bir güce sahipti. Nitekim  araştırdığımız  dönemde, Osmanlı döneminde olduğu gibi dış baskılarla  değil, ülke  gerçeklerine dayalı, ülkenin kalkınması ve savunulması gibi  milli  ihtiyaçlara göre tespit edilen milli ve bağımsız bir demiryolu   politikası izlenmiştir.
1923 - 1938 döneminde  demiryolları ülkenin  en önemli sorunu olmuş ve büyük bir ciddiyetle ele  alınmıştır. “Bir  karış fazla şimendifer” parolasıyla “milli vahdet,  milli mevcudiyet,  milli istiklal meselesi” olarak örülmüştür.8 Üretim   merkezlerini tüketim merkezlerine bağlayarak iktisadi bir denge kurmak,   bunun yanında demiryollarının geçtiği bölgelerde iktisadi hayatta  olduğu  kadar sosyal hayat üzerinde de bir gelişmenin sağlanması  amaçlanmıştır.  “Milli emniyet”, “sosyal ve iktisadi bir vasıta” gibi  düşünülen  demiryolları, Türkiye’nin “iktisadi gelişmesi, iktisadi  seviyesi ve  zirai tutumu noktasından lâzım olduğu kadar, vatanın geri  kalmış  bölgelerine ilim, irfan ve medeniyet nuru akıtmak; huzur, milli  varlık  ve milli emniyet açısından da bir zorunluluk”9 olarak   görülüyordu. Demiryolu yapımlarının ülkenin doğusuna yönelmesi hem   bölgenin imarı hem de bu bölgedeki asayişsizliğin ortadan kaldırılması   şeklinde açıklanıyordu.10
Bu düşünceleri  gerçekleştirmek amacıyla  takip edilen milli ve bağımsız demiryolu  politikası başlıca iki yönde  gelişti. Bunlardan birincisi, milli  bütünlüğün ve milli iktisadın  ihtiyaçlarını karşılayacak ağ biçimindeki  yapıyı oluşturmak için yeni  demiryolları inşa etmekti. İkincisi ise,  yabancı şirketlerin ellerindeki  demiryollarını satın alarak  demiryollarına milli bir nitelik  kazandırmaktı.
Cumhuriyetin  demiryolu politikası herşeyden  önce inşa politikasına dayanmaktaydı.  Amaç, ülkedeki demiryolu  şebekesini mümkün olduğu kadar kısa bir sürede  genişletmekti. Mali  yetersizlik sebebiyle şirketlerin elindeki  demiryollarının  devletleştirilmesi yoluna gidilmek istenmiyordu. İsmet  İnönü, inşa  politikasının gerekçesini şöyle açıklıyordu. “Bence  şimendifer  politikası herşeyden evvel yeni inşaat politikası idi...  Bana  şimendiferlerde esas politikamın ne olacağını sordukları zaman bir  karış  şimendifer demiştim. Yeni inşaat gibi muazzam bir masrafa  girerken eski  şimendiferleri devletleştirmek gibi bir masrafa girmek  istemiyordum”.11
Ancak TBMM 22 Nisan 1924’te  kabul ettiği bir kanun12  ile Anadolu hattının satın alınmasına karar  verince inşa politikası ile  millileştirme politikası aynı anda  başlamıştır. Fakat bu hattın  millileştirilmesi ancak 1928’de  gerçekleşecek, esas millileştirmeler ise  1930’lu yıllarda yapılacaktır.
Cumhuriyet  Hükümeti Ankara’yı başkent  seçtiğinde, yeni hükümet merkezinin  İstanbul, İzmir, Aydın, Konya,  Eskişehir, Adana gibi şehirlerle  bağlantısı olup, ülkenin diğer  bölgeleri ve Sivas, Samsun, Erzurum,  Kayseri, Malatya, Diyarbakır gibi  önemli şehirleriyle demiryolu  bağlantısından tamamen yoksundu. Halbuki  hükümet merkezinin önemli  şehirlerle demiryolu bağlantısı ilk akla gelen  zorunluluktu. Bunun için  ilk iş olarak Ankara’nın yeni hatlarla ülkenin  başlıca bölge ve  şehirlerine bağlanması konusu ele alınmış,  Ankara-Sivas, Samsun-Sivas  hatlarının yapılması kararlaştırılmıştır.
1927’ye  kadar yalnız iki hat üzerinde ve  yavaş giden demiryolu inşaatları,  1927’den itibaren orta vadeli kredi  sağlayan yabancı inşaat  şirketlerinin devreye girmesi ile hem inşaatına  başlanan hat sayısı  artmış hem de demiryolu inşaatları hızlanmıştır.13
1920’li  yıllarda demiryolu hatlarının  güzergâhlarının tespitinde kararsız  davranılmıştır. Ankara-Sivas  hattının hiçbir önemli merkeze uğramadan  Sivas’a ulaşması  kararlaştırılmış iken, ekonomik olmayacağı  düşüncesiyle daha sonra  güzergâh değiştirilerek Kayseri üzerinden  Sivas’a ulaştırılmıştır.14 Yine  Ankara-Ereğli hattı, Ankara’nın  batısından Ereğli’ye direk olarak  yapılması kararlaştırılmış iken,  kıyıdan ülke içine direk hat yapılması  askeri yönden sakıncalı görülmüş  ve Ankara’nın doğusundan biraz da  dolaştırılarak Ereğli’ye ulaşılması  için yeni bir güzergâh tespit  edilmiştir.15 Diğer taraftan Bağdat hattı  üzerindeki Arade16  istasyonundan kuzeye doğru yapımı düşünülen  Arade-Diyarbakır-Ergani  hattı askeri yönden sakıncalı görüldüğü gibi  idari ve iktisadi yönden de  ülkeye bir fayda sağlamayacağı gerekçesiyle  hattın yapımı  durdurulmuştur. “ Daha sonra Ergani ve Diyarbakır’a  ulaşacak hattın  güzergâhı Keller (Fevzipaşa) - Malatya - Ergani -  Diyarbakır olarak  tespit edilmiştir.17
Aynı  kararsızlık demiryollarının dar ya da  normal olarak inşalarında da söz  konusu olmuştur. Örneğin, Ankara-Sivas  ve Samsun-Sivas demiryollarının  normal hat olarak inşasına başlanmış  iken, Arade-Diyarbakır-Ergani  demiryolu dar olarak inşa edilmeye  başlanmıştır. Ankara-Ereğli hattının  ise önce normal, sonra dar, sonra  yine normal olarak inşası  kararlaştırılmıştır. Halbuki ülkedeki  demiryollarının bir kısmının dar  ve bir kısmının da normal olarak  yapılması hem iktisadi hem de askeri  açıdan sakıncalı idi. Nitekim  Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi  Paşa hatların dar yapılmasına  karşı çıkmıştır.18
Hükümetin  bu konuda Nafıa Vekaleti’nin  görüş istemesi üzerine Nafıa Vekili Behiç  (Erkin) Bey’in başkanlığında  bir komisyon kurulmuştur. 17 Şubat 1926 -  21 Şubat 1926 tarihleri  arasında çalışmalarını sürdüren komisyonun  hazırladığı raporda şöyle  denmekteydi: “Kütahya-Balıkesir,  Ulukışla-Kayseri ve Ankara-Sivas hattı  Kayseri’ye kadar normal hat  (1.435 m) olarak inşa edilmelidir. Bunun  haricinde  Adapazarı-Eskişehir-Ankara-Kayseri-Sivas hattının dışında  kalan  bölgelerde dar hat inşası uygundur, inşası devam eden Samsun-Sivas   hattı hemen dar hatta çevrilmeli, ayrıca Ankara-Ereğli hattı yine dar   olarak inşa edilmelidir”.19 Komisyon yine aynı raporda  “normal hat  yerine dar hat inşası ile inşa harcamalarında % 30 ve inşa  süresinde de  % 25 tasarruf sağlanacağını ve Ankara-Ereğli, Samsun-Sivas,   Kayseri-Sivas ile Keller-Malatya-Diyarbakır hatlarının dar olarak   inşası halinde yaklaşık 40 milyon lira tasarruf sağlanacağı” şeklinde   görüş bildirmektedir.


Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi Paşa  20  Şubat 1926’da, komisyonun çalışmalarına katılarak çeşitli  genişlikteki  hatların birleşme noktasında yapılacak aktarmanın askeri  nakliyat  açısından sakıncalı olacağı, dolayısıyla yeni hatlar  yapılacaksa,  Ankara-Eskişehir-Konya-Ulukışla-Ankara halkasıyla, Bağdat  demiryolunun  da dar hatta çevrilmesi şeklinde görüş bildirdi ise  de,komisyon bu  görüşe katılmamıştır.20
Fakat bu rapordan çok  kısa bir süre sonra,  hükümetin Samsun-Sivas hattının dar hatta  çevrilmesinin mümkün olup  olmadığı konusunda görüş istemesi üzerine  Nafıa Vekaleti 17 Mart 1926’da  bu defa da önceki raporun tam aksine  özetle : “Dar hattın bölgenin  iktisadi ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği  ve o ana kadar geniş hat için  yapılan harcamanın boşa gideceği  dolayısiyle hattın geniş olarak inşası  uygundur”21 şeklinde görüş  bildirmiştir.
Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi  Fevzi Paşa  ise ülkede yapılacak demiryollarının bir kısmının dar bir  kısmının da  geniş olarak inşasına karşı çıkmıştır. Fevzi Paşa bu konuda  da 22 Şubat  1926’da başvekalete gönderdiği yazıda “Hatların değişik  boyutta  yapılmasının aktarma gerektireceği bunun da zaman kaybına sebep   olacağını belirttikten sonra aktarma istasyonlarının bombalanması ile   askeri nakliyatın kesintiye uğrayacağını ifade ederek, yapılacak   hatların aynı genişlikte olmasını istemiştir.22
Teknik  adamların hem zaman hem de para  açısından daha ucuza mal olacağı  düşüncesiyle dar demiryolu yapılmasına  taraftar olmalarına rağmen  sonuçta, askeri ihtiyaçlar gözönüne alınarak  hatların geniş olarak  inşası kararlaştırılmıştır.23
1924 - 1930  döneminde giderek artan bir  hızla devam eden demiryolu inşaatları 1929  dünya ekonomik buhranının  Türkiye’yi etkisine almasıyla 1931 ve 1932  yıllarında yavaşladığı gibi  planlanan yeni demiryollarının yapımlarına  da başlanamamıştı.24 Buhranın  etkisinin azalmasıyla 1933, demiryolu  inşaatlarının hızlandığı ve  özellikle yeni inşaatların başladığı yıl  olmuştur. Fevzipaşa-Diyarbakır  hattının kalan Ergani-Diyarbakır  bölümünde inşaat hazırlanırken,  Afyon-Karakuyu, Sivas-Erzurum,  Malatya-Çetinkaya, Filya-Ereğli  hatlarının inşasına başlanmıştır.
Fakat  bu hatların inşasında bazı önemli  değişiklikler olmuştur. 1933’de  Ergani-Diyarbakır hattı ve 1934’de  Sivas-Erzurum hattı için hazine  tahvilleri çıkarılarak iç borçlanmaya  gidilmiştir. Bu durum kredi  sağlama yoluyla demiryolu ihalelerinde  üstünlük elde eden yabancı  şirketlerin üstünlüğüne son verdi. İlk defa  yaklaşık 690 km.’lik  Sivas-Erzurum ve Malatya-Çetinkaya hatlarının  ihalesini bir Türk  şirketi kazandı.25 Bu ihale demiryolu  yapımlarında bir dönüm noktası  oldu. Cumhuriyet yöneticileri bu ihaleden  sonra “bir karış daha  şimendifer” sloganı yerine “Türk bilgisi, Türk  sermayesi, Türk  müteahhidi ve Türk işçisi ile demiryolu” sloganını  kullanmaya başladı.  Demiryolu yapımlarındaki anlayışın değişmesinde,  1923-1933 döneminde  Türk teknik elemanları ve müteahhitlerinin sayı ve  beceri düzeylerinin  artması yanında, yabancı şirketlerin kredi sağlama  imkânlarının buhran  sebebiyle azalmasının da etkisi vardır.26
1933-1938  döneminde yapımına daha önceki  yıllarda başlanan Fevzipaşa-Diyarbakır,  Irmak-Filyos hatları yanında,  Malatya-Çetinkaya, Afyon-Karakuyu,  Filyos-Zonguldak gibi önemli hatların  inşasına başlanarak  bitirilmiştir. Yine yapımına başlanan Sivas-Erzurum  hattı Erzincan’a  kadar ulaşmıştır. Ancak bu dönemde de güzergâhların  tesbitinde  kararsızlık görülmektedir. Diyarbakır’dan Irak ve İran  sınırlarına  yapılacak demiryolunun, İran bölümünün güzergâhı önce   Diyarbakır-Kurtalan-Tatvan-Van şeklinde iken daha sonra   Elazığ-Muş-Tatvan-Van olarak değiştirilmiştir.27


Araştırdığımız 1923-1938 döneminde milli   savunma ile ilgili kaygılar ağır basmakla birlikte, bütünleşmiş bir iç   pazar yaratmaya yönelik çalışmalar olumlu sonuç vermiş,   Ankara-Zonguldak, Fevzipaşa-Diyarbakır, Samsun-Sivas gibi ana hatların   yapımı gerçekleştirilmiştir. Yine bu dönemde ana hatların yanı sıra   iltisak hatlarının yapımına önem verilmiştir. Hem askeri yönden avantaj   sağlaması, hem de ülke içinde mal dolaşımının daha kolay ve daha yaygın   yapılabilmesi için Kütahya-Balıkesir, Afyon-Karakuyu,  Malatya-Çetinkaya  iltisak hatları yapılmıştır. Böylece 19. yüzyılda  yarı sömürge iktisadi  yapının yarattığı ağaç biçimindeki demiryolları  milli iktisadın ihtiyaç  duyduğu ağ şekline dönüştürülmeye  çalışılmıştır.
Araştırdığımız dönemde  millileştirme  politikasına gelince; demiryollarının  millileştirilmesinde Birinci Dünya  Savaşı ve Milli Mücadele yılları  sırasında hatların yabancı şirketlerin  elinde bulunmasının yarattığı  stratejik sakıncalar önemli rol oynadı.28  Bununla birlikte  demiryollarının özelliğine ve bulundukları bölgelere  göre iktisadi,  siyasi ve askeri sebepler de etkili olmuştur.
Aslında  Cumhuriyetin ilk yıllarında hükümet  yabancı demiryolu şirketlerinin  millileştirilmesinden yana değildi.  Ancak hükümet Milli Mücadele’de el  koyduğu Anadolu hattını şirkete  devretmek için TBMM’ne gönderdiğinde,  şirket hisselerinin İngiliz  sermayesinin eline geçtiği ortaya çıktı.29  TBMM yapılan görüşmelerde30  İstanbul’dan başlayarak Anadolu ortalarında  Ankara ve Konya’ya ulaşan,  stratejik önemi olan bu hattın İngilizler  tarafından siyasi baskı aracı  olarak kullanılabileceği, dolayısiyle  hattın satın alınması hakkında  görüş birliğine varılmıştır. Bunun  üzerine yeni sözleşme onaylanmayarak  24 Nisan 1924’te kabul edilen 506  numaralı kanunla31 hattın satın alınması için hükümete yetki  verilmiştir.


Anadolu hattının satın alınması için  şirketle  yapılan görüşmelerin çok uzun sürmesi ve 1928’de yapılan  sözleşme ile  ilk yıllarda oldukça yüksek ödeme yapmak zorunda kalınması  yanında, bu  yıllarda önemli demiryolu hatlarının yapımı ve dünya  ekonomik buhranı  gibi sebepler 1933’e kadar diğer demiryolu hatlarının   millileştirilmesine engel olmuştur.
Ancak  1934’e gelindiğinde demiryolu  inşaatlarında önemli bir gelişme  sağlanmıştı. Artık sıra yabancı  şirketlerin ellerindeki hatların  millileştirilerek bütün ülke  şebekesinin milli bir demiryolu idaresi  altında bir elde toplanmasına  gelmişti.32 Dolayısiyle 1934-1937  döneminde millileştirme  işlemine hız verilmiştir. 1934 ve 1935’deki  millileştirmelerde iktisadi  sebepler etkili olurken, 1937’de Şark  Demiryolları’nın  millileştirilmesinde yaklaşan İkinci Dünya Savaşı  sebebiyle askeri  etkenler rol oynamıştır.
Demiryolu  taşımacılığında verimi ve  kapasiteyi artırmak, iktisadi ve ülkenin  savunulması bakımından oldukça  önemliydi. Halbuki hem yapılışları hem  de kullanılan işletme araçları  bakımından yeterli olmayan, üstelik çok  bakımsız kalan imtiyazlı  hatların sahibi, yabancı şirketler bu konulara  ilgisiz kalıyor, para  harcamaktan kaçmıyorlardı.33 Diğer taraftan  hükümet  tarifelerde indirime giderek hem iktisadi hem de tarım kesimi  ve tarım  ürünleri ihracatlarını korumaya çalışırken, şirketler  uyguladığı yüksek  tarifelerle özellikle tarım üreticilerini zor durumda  bırakmıştı.34 Üstelik tarife indirimlerine rağmen devlet demiryolları  kâr ederken, şirketler yüksek tarifelere rağmen zarar etmekteydiler.35   Sözleşme gereğince şirketlere belirli bir km garantisi sağlandığı için   aradaki fark, hükümet tarafından ödeniyordu. Bu durum da yabancı   şirketlerin elindeki demiryollarının millileştirilmesi için bir gerekçe   yaratıyordu.
Hükümet 1934’e kadar bu konularla  ilgili  olarak devamlı şirketlerle uğraşmak zorunda kalmıştı. Ancak  hükümet  1934’ten itibaren, ülkenin gelişmesine önemli bir katkısı  bulunan  demiryollarının, sadece kazanç kaygısıyla çalışan bu hatları,  günün  şartlarına göre yenilemeyen şirketlerin istediği gibi idare  etmesine  izin vermemiş, 1934’te İzmir-Kasaba, 1935’te İzmir-Aydın  demiryolu  şirketlerini millileştirmiştir.
Devletin  bu dönemde yabancı şirketleri  satın almaya gitmesinde bir başka neden  de dış konjektörün çok elverişli  olmasıdır. Buhran içindeki  belirsizlikler içinde yabancı şirketler  demiryollarını oldukça uygun  şartlarda satışa razı olmuşlardır.36
Bursa-Mudanya  ve Samsun Sahil demiryolu  hatlarının satın alınmasında ise şirketlerin  zararları dolayısıyla  hatların işletilmelerini durdurmaları etkili  olmuştur. Bu  demiryollarının bulundukları bölgelerin iktisadi  şartlarını gözönüne  alan Hükümet iktisadi açıdan hatların  işletilmesinde fayda gördüğü için  hatların satın alınmasını  kararlaştırmıştır.
1928’de Anadolu demiryolu  hattının satın  alınmasıyla başlayan millileştirme çabaları ile 1938’e  kadar şirketlerin  elindeki demiryollarından 3387 kilometresi satın  alınmıştır.
Araştırdığımız dönemde demiryolu   politikasının tek bir hedefe yöneldiğini ifade edebilmek mümkün   değildir. Milli savunma ile ilgili kaygılar ağır basmakla birlikte,   bütünleşmiş bir iç pazar yaratılmaya çalışılmıştır. Yapılan demiryolları   yalnız milli birlik, milli savunma ve bağımsızlığın bir gereği değil,   bunlarla birlikte milli iktisat için de zorunluluk olarak görülmüştür.   Dönemin yöneticileri tarafından demiryollarının “Ülkenin hayatı,   emniyeti, milli birliği, siyasi varlığı ve milli iktisadın gelişmesi”37  için yapıldığı sık sık dile getirilmiştir.
Yabancılar,  yapılan demiryollarının siyasi ve askeri amaçlı olduğunu iddia  etmişlerdir.38  Bu iddialar bir noktaya kadar doğru olmakla birlikte  gerçekleri tam  olarak yansıtmaz. Askeri ve siyasi hedefler söz konusu  olmakla birlikte  iktisadi ve sosyo-kültürel hedefler de gözetilmiştir.


Sonuç olarak, Atatürk döneminde ulaştırma   sorununa demiryolları ile çare bulunmaya çalışılmıştır. Bu 15 yıllık   sürede yabancı şirketlerden satın alınan 3387 kilometre demiryolu için   42.515.486 TL. ödenmiştir. Yine aynı dönemde 341.599.424 TL. harcanarak   2815 kilometre demiryolu inşa edilmiştir.39 Böylece 1923’de  4112  kilometre olan demiryolu uzunluğu 1938’de 6927 kilometreye  ulaşmıştır.  1938’den günümüze kadar geçen 57 yılda yaklaşık, 1500  kilometre  demiryolu yapıldığı gözönüne alınırsa, Atatürk döneminde  yapılan  demiryollarının önemi daha iyi anlaşılacaktır.
1 Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları, Ankara, 1981, s. 83.
2 Karayolları Genel Müdürlüğü, Cumhuriyetin 50. Yılında Karayollarımız, Ankara, 1973, s. 35.
3 G. Ökcün, Türkiye İktisat Kongresi, Ankara, 1981, s. 255.
4  Unsal Yavuz, “Askeri Strateji Açısından  Türkiye’deki Demiryolları  (1856-1923)”, Birinci Askeri Tarih Semineri  Bildiriler II, Ankara,  1983, s. 187.
5 M. Arslan Abisel, “Demiryol Politikamızın 25. Yıl Dönümü”, Demiryolları Dergisi, Cilt 23, Sayı 285-287, Eylül 1949, s. 53.
6  Y. S. Tezel, “Birinci Türkiye Büyük  Millet Meclisi Anti-Emperyalist  miydi? Chester Ayrıcalığı”, A.Ü. Siyasal  Bilgiler Fakültesi Dergisi,  Cilt XXV, (Aralık 1970), Ankara, 1970, s.  294.
7  12 numaralı Osmanlı Devleti’nde verilmiş  imtiyazlara ilişkin protokol.  Bkz. İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal  Andlaşmaları, Ankara, 1989, s.  196-201.
8 Bu konuda bkz. İsmet İnönü’nün 30  Ağustos  1930 tarihli Sivas Konuşması, Demiryolları Mecmuası, Cilt 6,  Sayı  66-70,1.Kanun 1930, s. 270-285.
9 Bu  konuda bkz. İsmet İnönü’nün 30 Ağustos  1930 tarihli Sivas Konuşması,  Demiryolları Mecmuası, Cilt 6, Sayı  66-70,1.Kanun 1930, s. 270-285.
10 C. Orhan Tütengil, İçtimai ve İktisadi Bakımdan Türkiye’nin Karayolları, İstanbul, 1961, s. 28.
11 Demiryolları Mecmuası, Cilt 6, Sayı 66-70,1. Kanun 1930, s. 278.
12  22 Nisan 1924 tarih ve 506 Numaralı  Anadolu Demiryollarının Mübayasına  ve Demiryolları Müdüriyet-i  Umumiyesinin Teşkilat ve Vazifesine Dair  Kanun için bkz. T.B.M.M.  Kavanin Mecmuası, Cilt 2, s. 410.
13  1927’ye kadar Ankara-Sivas ve Samsun  hatlarının inşasına başlanılmış  iken 1927’de Kütahya-Balıkesir,  Ulukışla-Kayseri, Ankara-Ereğli ve  Fevzipaşa-Malatya-Diyarbakır gibi  önemli hatların inşasına  başlanılmıştır.
14 T. C. Nafıa Vekaleti, Bayındırlık İşleri Dergisi, Yıl 5, Sayı 5,1. Teşrin 1938, s. 93.
15  13 Kanunuevvel 1926 tarih ve 1/1015  numaralı, Ankara-Ereğli  Demiryolunun İnşa ve İşletilmesi Hakkındaki  Kanunun İkinci Maddesinin  Tadiline Dair Kanun Layihası ve Bütçe ve  Muazzene-i Maliye Encümenleri  Mazbataları. Bkz. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi,  Dönem 2, Cilt 26, s. 96-97.
16 Bağdat hattı üzerindeki Arade, bugün Mardin ili Kızıltepe ilçesine bağlı Akdoğan Köyüdür.
17  21 Kanunuevvel 1341 (1925) tarih ve  1/806 numaralı  Arade-Diyarbakır-Ergani Demiryolu İnşasının Tevkifi  Hakkında  Başvekaletten Gelen Kanun Layihası ve Nafıa ve Muvazenei Maliye   Encümenleri Mazbataları. Bkz. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Dönem 2, Cilt   21-22, Sıra No: 82, s. 2.
18 Bu konuda bkz. Cumhuriyet Arşivi, 030-10, Kutu No: 151, Dosya No: 69, Belge No: 18.
19 Cumhuriyet Arşivi, 030-10, Kutu No: 151, Dosya No: 69, Belge No: 19.
20 Cumhuriyet Arşivi, 030-10, Kutu No: 151, Dosya No: 69, Belge No: 19.
21 Cumhuriyet Arşivi, 030-10, Kutu No: 151, Dosya No: 69, Belge No: 19.
22 Cumhuriyet Arşivi, 030-10, Kutu No: 151, Dosya No: 69, Belge No: 18.
23  Bu konuda bkz. Eskişehir Milletvekili  İzzet Arukan’ın 26 Mayıs 1939  tarihli konuşması, T.B.M.M. Zabıt  Ceridesi, Dönem 6, Cilt 2, s. 297.
24 T.C. Nafıa Vekaleti, Bayındırlık İşleri Dergisi, Yıl 5, Sayı 5,1. Teşrin 1938, s. 18.
25 Cumhuriyet Arşivi, 030-18, Kutu No: 152, Belge No: 55.
26 İlhan Tekeli, Selim İlkin, Uygulamaya Geçerken Türkiye’de Devletçiliğin Oluşumu, s. 256-257.
27 Bu konuda bkz. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Dönem 6, Cilt 11, s. 18.
28 Y. Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi 1923-1950, Ankara, 1986, s. 177.
29 M. Arslan Abisel, Bir Karış Fazla Şimendifer, Ankara, 1948, s. 43.
30 Meclis’te yapılan görüşmeler için bkz. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Dönem 2, Cilt 8/1, s. 1066-1081.
31  22 Nisan 1924 Tarih ve 506 Numaralı  Anadolu Demiryollarının Mübayasına  ve Devlet Demiryolları Müdüriyeti  Umumiyesinin Teşkilat ve  Vazifelerine Dair Kanun için bkz. T.B.M.M.  Kavanin Mecmuası, s. 410.
32 Yunus Nadi, “Ecnebi Sermayeli Son Şimendifer de Satın Alınıyor”, Cumhuriyet, 30 Ocak 1936.
33 T.C. Nafıa Vekaleti, Bayındırlık İşleri Dergisi, Yıl 5, Sayı 5,1. Teşrin 1938, s. 68.
34 “Devlet Demiryollarında Nakliyat Kolaylıkları”, Hakimiyet-i Milliye, 25 Ağustos 1934.
35 Yalnız İzmir-Kasaba hattının 1933 yılı açığı 500.000 liraya ulaşmıştı. Bkz. Ayın Tarihi, Sayı 6, Haziran 1934, s. 23.
36 İlhan Tekeli, Selim İlkin, a.g.e., s. 339.
37  Bu konuda bkz. İsmet İnönü’nün Sivas  konuşması. Demiryolları Mecmuası,  Cilt 6, Sayı 66-70, I. Kanun 1930, s.  270-285 ve Nafıa Vekili Recep  (Peker) Bey’in 22 Mayıs 1930 tarihli  Meclis konuşması, T.B.M.M. Zabıt  Ceridesi, Dönem 3, Cilt 19, s. 175.
38 Bu  konuda bkz. H. Colonel Woods,  Economic Conditions In Turkey, London,  1934, s. 28 ve “Turkey-Railway  Extensions in Asia Minor-Drought in  Anatolia”, The Economist, September  8,1928, s. 433-434.
39  İsmail Yıldırım, Cumhuriyet Döneminde  Demiryollarımızdaki Gelişmeler,  Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi  Enstitüsü, Yayınlanmamış  Doktora Tezi, Ankara, 1993, s. 192 ve 218.
Kaynak: Yrd. Doç. Dr. İsmail Yıldırım, ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 35, Cilt: XII, Temmuz 1996
 
 
 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri