22 Haziran 1919 günü ünlü Amasya Tamimini yayınladığı zaman, bu Tamim  içinde Türk Halkına, Ulusun sorunlarını çözebilmek için kendi seçtiği  temsilcilerden oluşan bir Kongre toplamak mecburiyetinde olduklarını ve  seçilen temsilcilerin mümkün olduğu kadar en erken bir zamanda (en emin  yerlerden biri olan) Sivas’a gönderilmesini istemişti. Bu arada Mustafa  Kemal, aynı amaçla ( yani Doğu illerinin Ermenilere verilmesini önlemek  amacıyla) Erzurum’da yapılacak bir toplantıya katılacağını ve oradan  Sivas’a döneceğini belirtmişti. 
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının  Erzurum’dan Sivas’a nasıl geldiği konusu Milli Mücadele Döneminin pek az  bilinen ancak en heyecanlı olaylarından biridir. Bu olayın hikâyesi  Milli Mücadelemizin hangi ruh ve hangi inançla başlatıldığını gösteren  en canlı örneklerden biridir.
Hatırlanacağı gibi Mustafa kemal Paşa Erzurum’da iken 8/9 Temmuz gecesi  Halife- Sultan Vahdettin’in emri ile Ordu Müfettişliği görevinden  alınmıştı. Bunun üzerine o, görevden alınması bir yana askerlik  görevinden de istifa ettiğini bildirmiş, istifası Sultan tarafından  kabul edilince de artık rütbesiz, mevkisiz ve hatta parasız pulsuz bir  vatandaş statüsüne geçmişti. 23Temmuz günü başlayan Erzurum Kongresine  bölge temsilcilerinin ısrarıyla katılınca Kongre üyeleri kendisini  Temsil heyeti Başkanlığına getirmiş ve sivil Mustafa kemalin hayatında  yeni bir safha başlamıştı. O andan itibaren Mustafa Kemal Doğu İllerini  temsil eden bir Halk hareketinin lideri olmuştu. 7 Ağustos tarihinde  sona eren Erzurum Kongresi sonrasında yayınlanan bildiride belirtildiği  gibi, kurtuluş için bölge halkının bazı esaslar kabul etmesini  sağlamıştı ama bunun bütün ülke için geçerli olması gerekliydi. Bunu  gerçekleştirmek ancak Sivas’ta yapılacak Kongrede mümkün olabilecekti.  Bu nedenle bir an evvel Sivas’a gitmek ve Kongre için yurdun her  tarafından seçilen, bir kısmı Sivas’a gelmiş olan temsilcilerin  toplanmasının sağlanması gerekiyordu.
Sivas Valisi kongrenin Sivas’ta toplanmasını hiç istemiyor, işgal  güçlerinin kongreyi basabileceğini öne sürüp katılanları caydırmaya  çalışıyordu. Hükümet de bir kısım tedbirler alarak Kongrenin yapılmasını  önleme gayretleri içinde, Mustafa kemal ve arkadaşlarını Sivas yolu  üzerinde asi Kürt çeteleriyle vurmak, yok etmek için tedbir üzerine  tedbir alıyorlar hükümet adamları tıpkı Arapların Lawrwnce’i gibi  Kürtleri ayaklandırmakla görevli ve bölgede etkin faaliyetlerde bulunan  Binbaşı Novel ile birlikte çalışıyorlardı. Bundan da önemlisi yokluk,  maddi sıkıntılar Mustafa Kemali çok fazla rahatsız ediyordu. Bu sorun  yine emekli bir askerin fedakarane davranışı ile çözüldü. Olayı Cevat  Dursunoğlu şöyle açıklamaktadır:
“O gün Mustafa Kemal Paşa’nın yanından gelen Kazım (Dirik), arkadaşlara  Paşa’nın yola çıkmasını sağlamak için bizim para temin etmek vazifemiz  olduğunu hatırlattı. Hiç birimizde de para yoktu. Hepimiz kutilayemut  (ölmeyecek kadar) yaşayabiliyorduk. Paşa’ya hiç olmazsa bin lira kadar  bir para temin etmeliydik. İlk tedbir olarak çoluk çocuğumuzun ziynet  eşyasına başvurmayı hatırladık… Heyeti faale azasından emekli binbaşı  Süleyman Bey hızır gibi imdadımıza yetişti. Süleyman Bey “Çocuklar benim  tasarruf edilmiş dokuz yüz liram var. Altmışını geçmiş bir adamım.  Allahın rızasından, milletin selametinden başka hiç bir dileğim yok. Bu  parayı size veririm. Fakat bu parayı verdiğimizi ne Paşa ne de başkası  bilmeyecek. İleride Müdafaaai Hukuk’un parası olursa verirsiniz.,  olmazsa helal olsun” dedi. Hepimizin gözleri yaşarmıştı. Yüz lira da  aramızda toplayarak bin lira yaptık ve Kazım Bey vasıtasıyla Paşa’ya  ulaştırdık.” (1)
Gizli kapaklı işlerden hoşlanmayan Mustafa Kemal, bu dönemde İstanbul’da  kurulan gizli “Karakol Cemiyeti” ile ilişkileri de aydınlığa çıkarmış,  cemiyetin komutanlara ve memurlara gönderdiği “Genel Kuruluş Tüzüğü ve  Genel Görev Yönetmeliği” hükümlerinin uygulanmamasını ve bu işin  kaynağını araştırdığını komutanlara bildirmiştir.(2) Mustafa Kemal  Paşa’nın bu konudaki görüşleri şöyledir:
“Kesinlikle böyle bir davranış doğru değildir. Herkesi asmakla  korkutarak, bilinmeyen bir merkezin, bilinmeyen bir başkomutanın,  bilinmeyen birtakım komutanların emirlerine uymaya zorlamak çok  tehlikeli idi. Gerçekten, orduda görevli herkeste hemen bir korku ve  birbirlerine karşı güvensizlik başladı. Örneğin, herhangi bir kolordu  komutanının: “Benim komutam altındaki kolordunun acaba saklı ve gizli  komutanı kimdir? Bu gizli komutan acaba ne zaman ve nasıl komutanlığı  ele alacak ve acaba bana karşı nasıl davranacak? Gibi haklı birtakım  kuruntulara kapılması beklenilmez değildi.” (3)
Öyle anlaşılıyor ki eski ittihatçı Kara Vasıf, 1908 öncesi  ittihatçıların uyguladığı stratejiyi benimsiyor ve gizlilikten medet  umuyordu. Örtülü, sır içindeki faaliyetlerle insanları yıldırarak,  terörle bir şeyler yapmak arzusunda iken, Mustafa Kemal ve askerler  davalarında haklı olduklarının bilinci ve inancı ile her şeyi Türk ve  dünya kamuoyu önünde açıkça yapmayı tercih ediyorlardı. Bunun için  kongre kararlarının her fırsattan istifade ile yurtiçine, yurt dışına  yayınlama çareleri aranıyor, yabancı ülke mensupları ile serbestçe  görüşülüyor, fikir alışverişinde bulunuluyordu.(4)
Yola çıkmak için gerekli araçları bölgedeki Amerikan lisesinden temin  ettiler. Zannederiz ki Erzurum’daki yabancılar ve Ermenistan sevdalıları  Mustafa kemal belasından kurtulmak için onun Erzurum’dan ayrılmasını  gönülden arzu ediyorlardı. Bu arabaların lastik sıkıntısı da mevcut  tekerlerin bez ve kâğıt takviyesi ile Alaturka işi pratik bir çözümle  halledildi. Artık harekete hazırdılar. 
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Erzurum’dan Sivas’a gelişleri, özellikle  Erzincan’dan sonrası yine cesur bir karar ve özveriyi gerektirmiştir.  Olayı Mustafa Kemal’in anılarından izleyelim. 
“…Erzincan’dan batıya doğru yola çıktığımız günün sabahı, Erzincan  Boğazı girişine gelir gelmez, bir takım Jandarma erlerinin ve  subaylarının coşkulu ve korkulu bir davranışla otomobillilerimizi  durdurduklarını gördük. Durumu açıkladılar (Dersim Kürtleri boğazı  tutmuşlar. Tehlike var geçilemez (5)… Peki iyi ama, bu haydutların  kuvveti nedir? Neresini, nasıl tutmuş? Ne kadar kuvvet gelecek? Ne zaman  gelecek? (tipik bir kısa durum muhakemesi soruları) Bu bilmeceler  çözülünceye değin, geriye Erzincan’a dönmek ve kim bilir kaç gün  beklemek gerek. Bizim ise işimiz pek ivediydi. Ben Erzurum ile Sivas  arasındaki yolu belli bir süre içinde aşıp, belli günde Sivas’ta  bulunamazsam şurada burada, şundan ya da bundan ötürü korktuğum ve  beklediğim Sivas’ta ve her yerde duyulursa bozgun başlayabilir işler  altüst olabilirdi. Öyleyse karar? Tehlikeyi göze alıp yola koyulmak.  Başka türlü de yapamazdık. Yalnız küçük bir düzenleme yapmayı uygun  buldum. Ellerinde hafif makineli tüfekler bulunan özverili  arkadaşlarımızdan birkaçını (Osman Bey(6) bunların başında idi) bir  otomobil ile kendi otomobilimizin önüne geçirdik. Sağdan soldan gelecek,  uzaktan açılmış ateşlere önem verilmeyerek otomobiller hızla karayolu  üzerinde ileri yürümeye devam edecekler. Vurulan ölen olursa onlarla  ilgilenilmeyecek… Tam karayolu üzerinde ve yakınında, yolu kapayan  haydutlarla karşılaşılırsa hepimiz otomobillerden atlayacağız ve bunlara  saldırarak yolu açacağız ve (sağ) kalanlar gene, kullanabilecekleri  durumda olan otomobillerle ve hızla ilerleyerek yola devam edecekler…  İşte verilen emir de buydu… Kısacası yürüdük, boğazı geçtik ve 2 Eylül  1919 günü Sivas’a vardık.” (7)
Bu yürekli insanlar yolculuklarını böyle mütevazı birkaç cümle ile  özetliyorlar ama onların Sivas Kongresini yapabilmek için canlarını dahi  feda etmekten çekinmedikleri gerçeği asla unutulmamalıdır. Bu olay  kanaatimizce Milli Mücadele Döneminin dönüm noktalarından ve en saygın  olaylarından biridir. 
Mustafa kemal birlikte geldiği en yakın arkadaşlarının da içinde  bulunduğu siyasi engellere rağmen Kongre Başkanı seçilir ve Erzurum  Kongresinde alınan bütün kararlar ülkenin tümü için kabul edilir.  Müdafaai Hukuk Cemiyetlerinin hepsi “Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk  Cemiyeti” adı altında bütünleşir. Bu toplantıda tartışılan en önemli  konulardan biri; şüphesiz ki Manda meselesi olmuştur. İstanbul’dan  gelenler, eski ittihatçılar Amerikan mandasının kabul ettirilmesi için  büyük mücadele verirler,(8) ancak Mustafa kemalin dayatması ile  başarısız olurlar.
Dr. M. Galip Baysan
DİPNOTLAR: 
(1) Cevat Dursunoğlu: Milli Mücadelede Erzurum, s.137-138( Ankara-1946);  Alptekin . Müderrisoğlu: Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları,  s.158(İstanbul–1981) 
(2) Söylev-I, s.53, Karakol Cemiyeti için Bknz. Samih Nafiz Tansu, İki  Devrin Perde Arkası, s.223–353( İstanbul–1981), Fethi Tevetoğlu: Milli  Mücadele Yıllarındaki Kuruluşklar s.3-50( TTK Ankara-1988) 
(3) Söylev-I, s.53 
(4) Bknz. Albay Rawlinson, Utkan Kocatürk: Doğumundan Ölümüne Kadar  Kaynakçalı Atatürk Günlüğü s.94–95(Ankara–1991), Mr. Brown (Gazeteci)  Söylev-I, s.65, General Harbord için Mazhar Müfit Kansu: Erzurum’dan  Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber-II, s.345–346(TTK Ankara–1988) 
(5) M. Kemal Öke: İngiliz Ajanı Binbaşı E.W.C. Noel’in Kürdistan Misyonu  1919, s.89(İstanbul-1989), Celal Erikan, Komutan Atatürk, s.491(  Ankara-1989) 
(6) Osman Bey, Piyade yüzbaşısıdır. Sivas Kongresinden sonra Mustafa  Kemal Paşa tarafından Güneydoğu’nun savunmasının düzenlemesiyle  görevlendirilecek ve “Tufan” takma adı ile büyük ün kazanacaktır. Bknz.  Ergün Aybars: Türkiye Cumhuriyeti Tarihi–1, s.253 ( İzmir–1984) 
87) Söylev-I, s.60-61 
(8) Bknz. Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s.47–71(Türk Tarih  Kurumu Yayınları, İkinci Baskı, Ankara–1988); Ceyhun Atıf Kansu,  Atatürkçü Olmak, s.17-23 (Varlık Yayınları, İstanbul-1980); Doğu Ergil,  Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, a.150-158.( Ankara-1981)
 
 
 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri