Atatürk

Atatürk
Atatürküm

Ben Mustafa Kemal'im

Ben Mustafa Kemal'im
Ben Mustafa Kemal'im

İzleyiciler

10 Aralık 2025 Çarşamba

Kara Ali’nin İpi


Bir adam düşünün ki, 1950’lerin başında Ankara’da bir gazete muhabirine şu cümleyi kuruyor:

“Para almak için adam asmıyorum, adam astığım için para alıyorum.”
Bu cümle, Türkiye’nin en karanlık ve en çok tartışılan dönemlerinden birinin özetidir. Cümle Kara Ali’ye aittir; İstiklâl Mahkemeleri’nin son resmî celladı, Yozgatlı Çerkes Ali Ağa’ya. 1888’de doğmuş, 1951’de ölmüştür. Arada kalan altmış küsur yıl, bir imparatorluğun çöküşüyle bir cumhuriyetin kuruluşu arasında sıkışmış, kanlı bir köprü gibidir.
Kara Ali, cellat olmadan önce Kuvâ-yi Milliye çetecisidir. Delibaş Mehmet Ayaklanması’nı bastıran ekiplerin içindedir. Yani o ipi eline aldığında, “düşman” bildiği insanlara karşı zaten silah çekmiş biridir. 1920’lerden 1940’ların sonuna kadar devletin idam kararlarını uygular. Kaç kişinin boynuna yağlı ilmik geçirdiğini kendisi bile tam olarak bilmez; gazetecilere “beş bin küsur” der, tarihçiler “bin-beş yüz arası” der, gerçek rakam muhtemelen ikisinin arasında bir yerdedir. Sayı ne olursa olsun, o dönemde Türkiye’de idam edilen hemen her insanın son gördüğü yüzlerden biri Kara Ali’dir.Cellatlık, Osmanlı’da resmî bir meslekti. Sarayda “Bostancıbaşı Ocağı”na bağlı cellatlar vardı; çoğu Çerkes, Arnavut ya da Boşnak’tı. Müslüman’ın Müslüman’ı asması “günah” sayılmasın diye gayrimüslim cellat tercih edilirdi bir dönem. Cumhuriyet bu geleneği miras aldı ama değiştirdi: Artık cellat da Müslümandı, idam edilen de. Para ise hâlâ “başına” ödeniyordu. Kara Ali’nin sözü buradan çıkar: “Ben katil değilim, memurum.”
Bu cümle soğuk, korkunç ve dürüsttür. Çünkü cellatlık, tarihin en eski “iş bölümü”dür. Birileri karar verir, birileri infaz eder; vicdan, karar verenle infazcı arasında bölüşülür. Kara Ali’nin trajedisi, bu bölüşümde infazcı tarafına düşmesidir. O, “Ben sadece emir kuluyum” demiyor; “Ben bu emri yerine getirdiğim için para alıyorum” diyor. Yani vicdanını tamamen devlete teslim etmiş bir adamın itirafıdır bu.
İstiklâl Mahkemeleri’ni savunanlar “olağanüstü dönem, olağanüstü tedbir” der. Karşı çıkanlar “hukuksuzluk, intikam, terör” der. Her iki taraf da haklıdır, çünkü mahkemeler hem devleti kurtarmış hem de çok insanın kanına girmiştir. Ama tartışmanın ortasında hep bir gölge kalır: Cellat. Çünkü o, ne savcıdır ne hâkim; sadece iptir, sadece yağlı urgan. Tarih onu ne tamamen lanetler ne tamamen aklar; çünkü o, tarihin en rahatsız edici gerçeğidir: Her devirde, her sistemde birilerinin o ipi çekmesi gerekir.
Kara Ali 1951’de öldüğünde, Ankara’da cellatlar için ayrılmış isimsiz bir mezarlığa gömülür. Mezar taşı bile yoktur. Çünkü cellat, yaşarken de ölüyken de görünmez olmak zorundadır. Ama o cümle kaldı geriye: “Adam astığım için para alıyorum.” Bu tek cümle, ne İstiklâl Mahkemeleri’ni ne devrimi ne de celladı tam olarak aklar ya da karalar. Sadece hatırlatır: Bir ülkenin kuruluşu, bazen bir adamın boynundaki urganın gıcırtısında saklıdır.
Ve o gıcırtı, hâlâ kulaklarımızdadır.

Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri