Oysa aynı dönemde İslamiyet, henüz genç bir din olarak, Asya, Afrika ve Avrupa’yı kapsayan geniş bir coğrafyada dinamik bir medeniyet inşa etmişti. Osmanlı İmparatorluğu, İslam kültürü temelinde çağının en güçlü devletlerinden biriydi. Ancak bu güç ve istikrar, zamanla Osmanlı’yı bir rehavete sürükledi. Avrupa’daki bilimsel, felsefi ve sanatsal devrimler dikkatle izlenmedi. İslamiyet’in ilk dönemlerinde bilim, sanat ve felsefeye
Modern Türkiye'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, anıları, fotoğrafları, nutukları, mektupları, devrimleri
İzleyiciler
25 Ekim 2025 Cumartesi
Atatürk ve Din Alanındaki Dönüşüm Vizyonu
Oysa aynı dönemde İslamiyet, henüz genç bir din olarak, Asya, Afrika ve Avrupa’yı kapsayan geniş bir coğrafyada dinamik bir medeniyet inşa etmişti. Osmanlı İmparatorluğu, İslam kültürü temelinde çağının en güçlü devletlerinden biriydi. Ancak bu güç ve istikrar, zamanla Osmanlı’yı bir rehavete sürükledi. Avrupa’daki bilimsel, felsefi ve sanatsal devrimler dikkatle izlenmedi. İslamiyet’in ilk dönemlerinde bilim, sanat ve felsefeye
20 Ekim 2025 Pazartesi
Atatürk döneminde Yol Vergisi
15 Ekim 2025 Çarşamba
BOZGUN 1912 ; Balkan Savaşları’nda Trakya
1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin yarattığı derin ezilmişlik duygusu, Balkanlar’ın içlerinden sürüle sürüle “Küçük Rumeli” denilen Trakya’ya doluşan, bu topraklarda güven içinde olacaklarının hayalini kuran muhacirlerin peşini bir türlü bırakmaz. “Koca Bozgun” denilen o günlere tanıklık eden kuşaklar ve onların nesilleri, ondan kalır yanı olmayan “Bozgun” senelerini, tarih için hiç de uzun bir zaman dilimi sayılamayacak olan 34 yıl sonra, Trakya topraklarında bir daha yaşayacaklardır.
Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ’dan oluşan ittifakın karşısında tüm Balkanlar düşerken, İşkodra ve Yanya; tüm Trakya düşerken ise Edirne akla ziyan bir şekilde ayakta kalmayı başaracaktır.
Öyle ki; tüm yokluk ve yoksunluklara rağmen 155 gün süren meşhur müdafanın ardından 1913 baharında teslim olmak zorunda kalan Edirne, çok değil 6 ay sonra Trakya’nın geri alınışının da ilhamı olacaktır.
Balkan Savaşları’nın yarattığı bu derin travmanın izleri bütün bir Rumeli’nin hafızasından günümüze değin silinmeyecek; askerin zedelenen gururunun tamiriyse, savaşın bitmesinin ertesinde tarihe altın harflerle kazınacak Çanakkale’ye nasip olacaktır.
Balkan Savaşları’nı hazırlayan koşullar…
Aslında Balkanlar’da bir savaşın kaçınılmaz olduğu herkesin malumudur. Son yüzyılda Osmanlı bu topraklarda sürekli geri çekilmeye, tavizler vermeye mecbur bırakılmıştır. Milliyetçilik hareketlerinin fitili batılı büyük devletler eliyle çoktan ateşlenmiş, palazlanmaya başlayan Balkan halklarının sırtı, Rusya eliyle ve büyük vaadlerle sürekli sıvazlanmıştır.
1877-78 Osmanlı Rus Savaşı Rumeliler’in hafızasında “Koca Bozgun” olarak yer eden, travma etkisi yaratan bir olaydır. Balkanlar önünde sürülen Müslüman ahali kendilerine yaşatılan derin acılar ve kıyımlar neticesinde Trakya’ya; yol bulabilenler daha içerilerdeki İstanbul’a ve oradan da Anadolu içlerine doğru doluşmaya başlamışlardır. Bu bir asırı geçecek “Büyük Göç”ün aslında ilk kafileleridir.
Osmanlı’daki idari karışıklıklar, Balkanlar’da sürekli talep edilen tavizler, Rusya başta olmak üzere diğer Avrupa devletlerinin tutumları, yahut bir tutum takınamamaları Balkan halkların Osmanlı’ya karşı sürekli bileylenmesinin önünü açacaktır.
5 Nisan 2025 Cumartesi
Dolmabahçe Sarayı’nda Onuncu Yıl Balosu 30 Ekim 1933

Dolmabahçe'deki balo
29 Ekim akşamı İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhittin Bey (Üstündağ) tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda Onuncu Yıl Balosu düzenlenmişti. 30 Ekim 1933 tarihli Akşam gazetesi balo izlenimlerini şöyle aktarıyordu: “Saat ondan itibaren davetliler otomobillerle gelmeye başlamışlardı. Vali Bey ve refikaları (eşi) hanımefendi davetlileri karşılıyordu. Muayede (kutlama) salonundaki büyük avize ve etraftaki avizeler yanmış, koca salon gündüz gibi aydınlık olmuştu. Konsoloslar, vilayet erkânı, askerî yetkililer, İstanbul’un tanınmış bütün yerli ve ecnebi simaları baloda bulunuyordu. Davetlilerin sayısı binden fazla idi. İki cazbant nöbetle çalıyor, salon geniş olduğu için davetliler serbestçe dans ediyordu. Baloda gayet zengin bir büfe vardı. Danstan yorulanlar büfeye rağbet ediyorlardı. Balo sabaha kadar sürmüş, çok kibar ve güzel olmuştur.”




